Çepniler

 

Çepni tamgası

Çepniler (Osmanlıca: چپني, romanize: Çepni, Eski Anadolu Türkçesi: جآپنِ, romanize: Çepni) veya Çepni boyu, yoğunlukla Doğu Karadeniz ve Türkmenistan'ın batı bölgelerinde yaşayan, Oğuz boylarından Üçoklara mensup olan yerleşik Türk halkıdır.

Oğuz Kağan Destanı'ndaki yirmi dört, Dîvânu Lugâti't-Türk'teki yirmi iki Oğuz boyundan birisi olan Çepniler, Selçuklu'nun Anadolu'yu fethi ile birlikte bölgeye gelip Doğu Karadeniz bölgesi başta olmak üzere Güneydoğu Anadolu ve Batı Anadolu bölgelerine yerleşmişlerdir. Başta Hacıemiroğulları Beyliği olmak üzere devletler ve yapılar kuran Çepniler Karadeniz'in Türkler tarafından fethi, iskanı ve Karadeniz kültürel yapısında önemli rol oynamışlardır. Osmanlı hakimiyetine girene kadar çoğu Alevi-Bektaşi mezheplere mensup olan Karadeniz Çepnileri çoğunlukla Sünniliğe geçmiş olsalar da Anadolu'da yaşayan diğer Çepni grupları hâlâ Alevi mezhebine mensuptur.

{tocify} $title={İçindekiler}

Hakkında bilgi nedir?

Önemli nüfusa sahip bölgeler
Türkiye
Çoğunluk:
Doğu Karadeniz: Giresun, Ordu, Trabzon, Gümüşhane
Yerli azınlık:
Gaziantep (Rumkale Çepnileri), İzmir, Balıkesir, Manisa, Rize, Samsun, Van (Küresünniler)
Türkmenistan:
Balkan Vilayeti
Diller
Türkiye Türkçesi, Çepni Türkçesi
Din
İslam (Hanefi Sünni), Alevilik
Tarihi:
Alevi-Bektaşîlik
Çepnilerin Türkiye'deki Dağılımı
Çepnilerin Türkiye'deki Dağılımı
   Yoğun Çepni nüfusu
   Azınlık yerli Çepni nüfusu

Etimoloji

Oğuz Kağan Destanı'nda kelimenin anlamından ”mert, yiğit, asi, cesur” olarak bahsedilmektedir. Türkmen tarihçi Soltanşa Ataniyazov’a göre etnonim "küçük parça", "grup", "sürü" anlamına gelmektedir. Çepni boyundan gelenler yaşadıkları bölgelere göre; "Çepni", "Çetme", "Çetmi", "Çitme" olarak anılagelmiş, Anadolu'nun birçok yerinde yerleştikleri belde ve köylere de bu adları vermişlerdir.

Kaşgarlı Mahmud tarafından yazılan Dîvânu Lugâti't-Türk'teki Çepni tamgası, 1074
Kaşgarlı Mahmud tarafından yazılan Dîvânu Lugâti't-Türk'teki Çepni tamgası, 1074

Tarihi

Erken tarih

Oğuz Kağan Destanı'na göre Oğuzların 24 boyundan biri ve Kâşgarlı Mahmud'a göre yirmi iki Oğuz bölüğünden olan Çepniler Dîvânu Lugâti't-Türk'te şöyle tanımlanır: "Yirmibirincisi: جآپنِ Çepnilerdir. Belgeleri şudur : ". Oğuz Kağan Destanında boy hakkında "nerde yağu (düşmanı) görse orda savaşır" ve "Boyun genel özelliği asi, atılgan, cesur, mert ve savaşçı olmalarıdır" denmiştir. Oğuz, Çepni boyunun, Üçoklar kolundan Oğuz Han'ın oğlu Gök Han'ın soyundan geldikleri kabul edilir. Anadolu'ya gelmeden önce bugünkü Türkmenistan'ın batısında öbür Türkmen boylarıyla birlikte yaşayan Çepnilerin büyük kısmı, Selçuklu akınlarına katılıp Anadolu'ya girdiler. Yoğunlukla Doğu Karadeniz'e yerleşen Çepniler bu bölgenin Türkleşmesinde önemli bir rol oynamışlardır. Çepniler; 1071'de Anadolu'nun, 1277 yılından itibaren de Sinop'tan Trabzon'a kadar olan Karadeniz Bölgesi'nin iskan edilmesinde başta Güvenç Abdal olmak üzere aktif görevler üstlendiler. Çepniler'in Anadolu'ya girdikten sonra bir kolu Karadeniz'e göçerken bir diğer kol da Güneydoğu Anadolu'ya göçmüştür. Burada Rumkale yöresine yerleşenlere "oturak Çepni" ve "Rumkale Çepnileri" denmiştir.

Hacıemiroğulları Beyliği

1277 yılında Sinop'a saldıran Çepniler Trabzon İmparatorluğu ordusunu bozguna uğrattılar. Bu fetihlerin ardından Çepni aşiretleri ve önde gelenlerinin birleşmesiyle Hacıemiroğulları Beyliği ortaya çıktı. Hanedanın tarih sahnesinde beliren ilk üyesi 1301 yılında Giresun'a saldırmasıyla Kuştoğan Bey'dir. Beyliğin kurucusu olarak bazı kaynaklar Bayram Bey'i, bazı kaynaklar ise onun oğlu Hacı Emir İbrahim Bey'i göstermektedir. Hacı Emir İbrahim Bey aynı zamanda tahta çıktığı yıl olan, 1357'de Trabzon Tekfuru III. Aleksius'a karşı sefer düzenlemiştir. Bu dönemde Çepniler, Maçka'ya kadar ilerlemiş ve bölgeyi yağmalamışlardır. Hacı Emir İbrahim Bey 1387 yılında hastalandıktan sonra yerini tahta geri dönmemek şartıyla oğlu Süleyman Bey'e bıraksa da bu sözü tutmamış ve iyileştikten sonra taht mücadelesine girmiştir. Bu dönemde Taceddin Bey, emirlikteki karışıklıktan yararlanarak iki kez saldırmışsa da bu saldırılar etkili olmamış Süleyman Bey tahtı 1387'de tamamen ele geçirmiştir. Süleyman Bey'in saltanatı dönemi beyliğin en parlak dönemidir. Süleyman Bey 1380'li yıllarda beyliğin başkentini Eskipazar'a taşımış ve şehre başkent anlamına gelen "Ordu" adını vermiştir. 1396'da Süleyman Bey daha önce birkaç kez el değiştiren Giresun'u son kez ve tamamen fethetmiştir. 1398 yılında Yıldırım Bayezid'in Samsun'u Kadı Burhanettin'den almasının ardından Hacıemiroğulları Beyliği Osmanlı hakimiyetini kabul etmiştir. Ancak 1402'de Ankara Savaşı'ndan sonra Osmanlıların zayıflamasıyla birlikte Hacıemiroğulları tekrar bağımsız olmuştur. 1403 yılında Timur'a giden İspanyol Papalık elçisi Clavijo seyahatnamesinde Çepnilerin Torul bölgesinde yeni kaleler inşa edip yoğun nüfuslu şekilde Trabzon Rum İmparatorluğu'nun sınırına konuşlandıklarını ve Rumlaşmış Doğu Karadeniz yerlisi Kabazitesler ile savaş halinde olduklarını yazar. Fetret devrinden sonra ise bu bölge 1427 yılında Osmanlı Devleti’ne kesin olarak katılmış, Hacıemiroğulları’na ait topraklar bölünüp kazalar hâline getirilmiştir.

Hacıemiroğulları Beyliği en geniş sınırlarında, Süleyman Bey dönemi
Hacıemiroğulları Beyliği en geniş sınırlarında, Süleyman Bey dönemi

Osmanlı dönemi

1515 yılındaki tahrir defterlerine göre şimdiki Giresun ve civarındaki iller Çepni yerleşimi olmalarından dolayı Vilayet-i Çepni olarak adlandırılmıştır. Çepniler bin üç yüz asker sayısı ile Şah İsmail'in ordusunu oluşturan on yedi oymaktan ve Safevi Kızılbaş gruplarını oluşturan on iki küçük gruptan biridir. 18. yüzyılda Kantemir Çepnilerinin, Osmanlı tarafından Rakka'ya iskân edilmemek için, Halep Vilayeti'nden Balıkesir, Bergama ve Manisa'ya göç etmesiyle Batı Anadolu'daki Çepni varlığı oluşmuştur. Göçebe yaşam tarzını Anadolu'ya geldikten sonra da koruyan boylardan biri olan Çepnilerin çoğu 1860'larda Osmanlı İmparatorluğu'nun baskısıyla yerleşik yaşama geçmeye zorlandı. İngiliz Deniz İstihbarat Bölümünün 1919'da yayımladığı Batı Asya el kitabına göre Batı Anadolu'da deve yetiştiriciliği, başlangıçta göçebe olan ancak o dönem büyük ölçüde yerleşik hayata geçmiş olan Çetmi veya Çepni boyunun elindedir. Bu boy, kervan rehberliğinin çoğunu sağlar ve özellikle Balıkesir'in batısındaki köylerde bulunurdu. Çepnilere ait kabileler, değişik tarihlerde farklı cephelerde savaşmışlar ve ordu ile gittikleri bölgelere yerleşmişler. Savaşlarda nüfusları azalmıştır.

Kurtuluş Savaşı

Çepniler Rum ve Ermeni Çetecilere karşı savaşıp doğu Karadeniz'de asayişi sağlamışlardır. Atatürk 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktığında Giresun Çepnilerinden olan Topal Osman Ağa ve arkadaşlarını milli mücadeleye davet etmiş ve Kâzım Karabekir'in de tavsiyesiyle de kendisine Giresun, Trabzon Çepnilerinden oluşan bir muhafız kıtası seçmiştir. Topal Osman ve Giresun Çepnileri bu görevi başarıyla yerine getirmiş ve Cumhuriyetin ilanına kadar Atatürk'ün yakın silahlı unsurları olmuşlardır.

Giresun Gönüllü Çepni Müfrezesi
Abazıpka yerel üniformalı Giresun Gönüllü Çepni Müfrezesi

Sivas kongresinden sonra Atatürk'e karşı Padişah yanlısı muhalefet artınca Kâzım Karabekir, Topal Osman ve arkadaşlarından oluşan Muhafız kıtasının sayısının artırılmasını ve Atatürk'e karşı olan muhalefetin kuvvetle bastırılmasını emretmiştir. Çepni muhafızların baskılarından sonra muhalefetin alanı daralmıştır. Giresun, Şalpazarı Çepnilerinden oluşan Mustafa Kemal Atatürk'ün muhafız kıtası bugünkü TBMM deki muhafız bölüğünün ve Cumhurbaşkanlığı muhafız alayının temelini oluşturur. Kurtuluş savaşı esnasında TBMM'deki localarında oturan Giresunlu Muhafızların yerinde bugün askeri erkan oturur.

Din

Faruk Sümer Oğuzlar/Türkmenler isimli eserinde Çepnilerin, Hacı Bektaşi Veli'nin müritlerinden olduklarını, Anadolu'nun değişik yerlerinde yoğun olarak yaşayan Çepnilerin zamanında Alevi olduklarını ve sonradan Sünnileştiklerini yazar. Türkolog Irene Melikoff, Hacı Bektaş-ı Veli ve onun ilk müritlerinden olan Kadıncık Ana ve Abdal Musa'nın da Çepni olduğunu yazar. Vilayet-nameye göre Kırşehirin Suluca Kara-Hüyük köyüne gelen Hacı Bektaş-ı Veli'nin ilk müridleri Çepni'dendiler. Bu husus aynı zamanda bu boyun mensuplarından mühim bir kısmının niçin Alevi olduğunu izah edebilir. Çepnilerin mühim bir kısmı 1240'taki Baba İshak isyanına katılmıştır. Günümüzde ise Karadeniz'e yerleşen Çepniler çoğunlukla Sünni mezhebine mensupken Batı Anadolu ve Rumkale Çepnileri Alevi mezhebine mensuptur.

Dil

Çepnilerin çoğu yöresel bir ağza dayalı Anadolu Türkçesi konuşsa bile bir de Anadolu Türkçesinden farklı şekillenmiş, yabancıların ya da yabancı saydıkları kişilerin yanında anlaşılmamak için konuştukları özel bir Türk dili olan Çepnice dilcesi bulunur. Aynı dilbirliği içinde, kendine özgü sözcükleriyle Çepni dili bilenler kendi aralarında anlaşmalarını sağlayan bir özel dildir. Çepnicede yer alan kelimelerin %30'u Eski Türkçe, %27'si Osmanlıca ve %43'ü kendine özgü kelimelerdir. Günümüzde ise Türkçede, Çepni ağzı (Giresun ağzı) bulunmaktadır. Bu Çepni ağzı, Çepni dilinin Türkçeleşmiş halidir. Çepni ağzı ve Çepni dili birbirinden farklıdır aynı zamanda birbirine yakın söz öbekleri bulunur. Çepniler kendilerini Çepni dilinde aynı zamanda Alevi anlamına gelen Erniş kelimesiyle adlandırmaktadır.

Kültür

Müzik

Özellikle Karadeniz'in doğu kesimlerinde yaygın olan Çepni stili müzik, Karadeniz kemençesi etrafında şekillenmiştir ve Karadeniz halkının ve diasporasının kimlik öğesi olarak belirleyici bir rol oynamaktadır. Kemençe, başlangıçta davul ve zurna eşliğinde sadece kadınlar tarafından oynanan horonlarda yer alırken, zamanla hem erkek hem de kadın horonlarında baskın enstrüman haline gelmiştir. Rize bölgesinde Çepni stilinin bir etkisi olarak yerel akordeon geleneği yerini kemençeye bırakmış ve akordeon sadece Artvin'deki Gürcü nüfusa özgü hale gelmiştir. Günümüzde, Doğu Karadeniz Bölgesinde çalınan birçok horon havasının Göreleli usta kemençeciler tarafından üretildiği düşünülmektedir.

Picoğlu Osman
Çepni stilinin en etkili bestecisi, Picoğlu Osman

20. yüzyılın başlarında Görele'den Picoğlu Osman, Çepni stilinin popüler hale gelmesinde en etkili kemençeci olmuştur. Onun öğretmeni Karaman olarak bilinen Kodolak Halil Ağa'nın ve Kemal İpşir, Yanıklı Ahmet, Mehmet Sırrı Öztürk, Katip Şadi, Şenel Dandin ve Ali Çinkaya gibi kemençecilerin kayıtları da üniversite arşivlerinde bulunmaktadır. Çepni stili müzik, Trabzon'un iç kesimlerinde yerli geleneklerle etkileşime girerek senkretik bir karakter kazanmıştır. Maçka ilçesi, bu stilistik akışların ve sinerjilerin yoğun olduğu bir bölge olarak dikkat çekmektedir. Maçka müziği, stilistik çeşitliliği ve senkretik yapısıyla öne çıkmaktadır. Saffet Genç gibi müzisyenler, diğer Doğu Karadeniz müzik geleneklerinden etkilenerek Çepni geleneğini sürdürmektedir. Saffet Genç, Picoğlu Osman'ın öğrencisi olarak başlamış ve Osman'ın Çepni stilini temel alarak, genç yaşta diğer geleneklerden etkilenmiştir.

Oy Asiye türküsü, genellikle Laz türküsü olarak bilinse de, aslında bir Çepni Türkmen türküsüdür. Giresun'un Görele ilçesinden gelen bu türkü, 1973 yılında Ömer Akpınar tarafından TRT repertuarına eklenmiştir. Türkü, Kurtlar Vadisi dizisi ile yeniden gündeme gelmiştir. Hikâyesi, Giresun Görele'nin Çavuşlu beldesinde geçmektedir.

Şenlikler

Çepni şenlikleri, özellikle yaz aylarında Giresun, Gümüşhane ve Trabzon illerinde yapılan geleneksel kutlamalardır. Bu şenliklerde Çepni stili kemençe havası eşliğinde halk, horon teperek eğlenir. Beşikdüzü'nden Karadeniz'e dökülen Ağasar Deresi civarındaki halk, her yıl Temmuz ayında belirlenen bir gün erken saatlerde Kadırga'ya doğru yürüyerek bu şenliğe katılır. Şenliklere katılan kadınlar renkli fistanlar, işlemeli yelekler, kuşaklar ve peştemallarden oluşan Ağasar elbiselerini; erkekler ise Abazıpka giyer. Kürtün'ün Kadırga Yaylasında buluşan Çepniler, horon teperek ve havaya ateş ederek eğlenirler.

Çepniler yöresel kıyafetleri ile horon tepiyor
Batı Trabzon'da Kadırga Şenliği, Çepniler yöresel kıyafetleri ile horon tepiyor

Kadırga Şenliği'nden günler sonra ise Çepniler, Sis Dağı Şenlikleri'ne katılırlar. Burada da davul, zurna ya da kemençe eşliğinde büyük halkalar oluşturarak horon tepip, et yiyip yayla suyu içerler. Yağmurla birlikte şenliklere son vererek dağdan köylerine inerler. Şenliklere Türkiye'nin ve dünyanın dört bir yanından gelen gurbetçi Çepniler de katılır.

Giyim

Çepnilerde erkek yöresel kıyafeti Abazıpka'dır. Abazıpka (diğer adı Karazıpka), yöresel kıyafet olmasının yanı sıra, aynı zamanda Topal Osman ve Giresunlu alayların Kurtuluş Savaşı'nda gönüllü olarak yer almasında ve Rum çetelerle olan savaşlarında üniforma olarak kullanılmış ve ün kazanmıştır. Kadınlar ise Ağasar elbiselerini giymektedir. Bu elbiselerin en belirgin özelliklerinden biri de renkleridir. Sıkça kullanılan kırmızı, yeşil ve mavi renkleri özellikle Türk giyim kuşam gelenekleriyle ilgilidir. Genellikle canlı ve parlak renkler kullanılarak yapılan bu elbiseler, dikkat çekici desenlerle süslenmiştir. Elbiselerde kullanılan kumaşlar ise genellikle pamuklu ve yünlü dokumalardır. Ağasar Çepni elbiseleri, başörtüsü, yelek, etek ve iç gömlek gibi parçalardan oluşur. Başörtüleri, genellikle beyaz olup, üzerinde renkli işlemeler bulunur. Yelekler ise parlak renkli kumaşlardan yapılmış ve ön kısmı çeşitli boncuk ve pullarla süslenmiştir. Etekler de yine canlı renklerde olup, bol kesimli ve rahat hareket etmeyi sağlayacak şekilde tasarlanmıştır. İç gömlekler ise genellikle beyaz renkte olup, sade bir tasarıma sahiptir.

Dokumacılık

Hacıemiroğulları Beyliği dönemine ait herhangi bir dokuma ürünü günümüze kalmamıştır. Ancak yapılan araştırmalar, yakın zamana kadar "Çepni kilimi" adıyla anılan bir seccade kiliminin dokunduğunu göstermektedir. Bu kilimlerin üzerindeki yaşam ağacı ve çift başlı kartal gibi desenlerin, beylik döneminin kültürel mirası olduğu düşünülmektedir.

Mimari

Çepni Türklerinin mimarisinden günümüze kalan yapılar arasında, Hacıemiroğulları Beyliği döneminde inşa edilmiş olan Tirebolu Bedrama Kalesi, İkizce Gençağa Kalesi, Mesudiye ilçesine bağlı Kale köyündeki saray, kale ve kümbet harabeleri; Ordu il merkezine yaklaşık dört kilometre uzaklıktaki Eskipazar Camii ve harabeleri; Hatipli köyündeki mezar taşları ve Ordu Selimiye Camii’nin mihrabı bulunmaktadır. Bu dönemde yapıların çoğunlukla ahşaptan inşa edilmesi ve bölgenin nemli iklimi nedeniyle birçok eser günümüze ulaşmamıştır.

Hacı Abdullah Halife Camii içi
Hacı Abdullah Halife Camii'nin içindeki barok ve rokoko stili mimari süslemeler, 18. yüzyıl

Gençağa Kalesi

Gençağa Kalesi, İkizce’ye bağlı Karlıtepe köyünde, doğal bir tepe üzerinde inşa edilmiştir. Kale, iki bölümden oluşur: kumandanın yerleşimi için yapılan birinci bölüm ve su kuyusu içeren ikinci bölüm. Taştan oyma dört su kuyusu, moloz taşlardan yapılmış surlar ve oyma odacıklar dikkat çekmektedir. 13. yüzyılda Hacıemiroğulları Beyliği tarafından inşa edildiği vurgulanan kale, daha önce 15 kadar mezarın ortaya çıkarıldığı ve iki tünele sahip olan bir yapıdır.

Mesudiye Kalesi

Mesudiye ilçesine 6 kilometre uzaklıkta, Kale köyünde bulunan bu kale, Hacıemiroğulları Beyliği’nin ilk merkezi olup, harabe halindedir. Çepni-Türkmenler tarafından inşa edilmiş bir kaledir. Çevresinde tarihî mezarlar ve kümbetler bulunmaktadır. Mesudiye Kalesi'nin yaklaşık bir kilometre doğusunda bulunan kümbet harabeleri de, Hacıemiroğulları Beyliği döneminde inşa edilmiştir. İnceleme yapılmadığı için kime ait oldukları bilinmemektedir.

Eskipazar Camii

Eskipazar Camii, 14. yüzyılda inşa edilmiştir. Ordu-Ulubey karayolunun dördüncü kilometresinde, bir mezarlık içindedir. İlk binadan giriş kısmında bir duvar ve minarenin kaidesi kalmıştır. Hicri 1197 (Miladi 1782/1783) yılında Battal Hüseyin Paşa tarafından onarılmıştır. Caminin mihrabı Ordu Selimiye Camisi’ne, minberi ve kapı kanatları Ankara Etnografya Müzesi’ne nakledilmiştir. Bu eserler, Anadolu taş işçiliğinin örneklerindendir.

Hatipli Köyü Mezar Taşları

Eskipazar Camii’nin yaklaşık bir kilometre kuzeydoğusunda yer alan Hatipli köyündeki mezarların çoğu tahrip edilmiş ve fındık bahçesine dönüştürülmüştür. Kalan mezar taşlarından bazılarının Hacıemiroğulları dönemine ait olduğu anlaşılmaktadır.

Bedrama Kalesi

Giresun’a bağlı Tirebolu ilçesinin Örenkaya köyünde bulunan Bedrama Kalesi, Harşit'in doğusunda Harşit Vadisi’ni gören doğal kayalıklar üzerinde yer almaktadır. Kaleyi kimin inşa ettiği tartışmalıdır. Necati Demir'e göre kale Hacıemiroğulları tarafından inşa edilmiştir. Batı Asya kültür yazarı Diana Darke'ye göre ise kale, Selçuklu zamanından beri bölge ticaret hayatında aktif rol oynayan Cenevizliler tarafından inşa edilmiştir. Sur duvarlarının çok az bir kısmı günümüze ulaşabilmiştir. Yapının blok ve moloz taşlarla inşa edildiği kalıntılardan anlaşılmaktadır.

Hacı Abdullah Halife Külliyesi

Giresun'un Yağlıdere ilçesinde yer alan Çepni Tekke ve Zaviyesi, Osmanlı döneminde Orta ve Doğu Karadeniz'de kurulan en büyük ahi tekkelerinden biriydi. Bu külliye, Hacı Abdullah adlı bir derviş tarafından 15. yüzyıl sonları veya 16. yüzyıl başlarında kurulmuştur. Külliye; tekke, cami, misafirhane ve Hacı Abdullah'ın türbesinden oluşur. Yavuz Sultan Selim döneminde, bölgedeki iki köyden alınan öşürle desteklenen zaviye, 1925'e kadar aktif olarak kullanılmıştır. Kanuni Sultan Süleyman'ın bir fermanı da uzun yıllar korunmuştur. Tekke, 1930'larda köylüler tarafından restore edilmiştir.

Yerleşim yerleri

Karadeniz

Giresun ili ve yöresi tarihte Vilayet-i Çepni olarak anılmaktadır. Günümüzde Çepniler başta Giresun, Gümüşhane, Ordu, Trabzon, Samsun ve Bayburt olmak üzere çoğunlukla Karadeniz Bölgesi'nde yaşamaktadırlar. Karadeniz bölgesinde yaşayan Çepniler çoğunlukla Sünni mezhebine mensuptur. Giresun'un ve Ordu'nun tüm; Trabzon'un Beşikdüzü, Şalpazarı, Tonya, Çaykara; Gümüşhane'nin Kürtün (Kürtün-i Bala); Rize'nin Merkez, İkizdere, Kalkandere; Samsun'un Canik ilçelerinde yoğun olarak Çepniler yaşamaktadır. Batı Karadeniz'de Kastamonu'nun Tosya ve Çatalzeytin ilçesinde "Çepni" adında bu boydan gelen insanların yaşadığı köy de bulunmaktadır. Bolu Merkez ve Mudurnu ilçesinde de birer tane Çepni köyü bulunmaktadır.

Batı Anadolu

Batı Anadolu'da yoğunlukla Balıkesir, Çanakkale, Manisa, İzmir ve Denizli'ye yerleşmişlerdir. Bu bölgedeki Çepniler tamamen Alevi mezhebine mensuptur. Batı Anadolu Çepnileri bölgeye Halep Vilayetindeki Rumkale Çepnileri'nden ayrılarak gelmiştir. Bursa'nın Mustafakemalpaşa ilçesindeki Taşpınar köy nüfusunu Alevi Çepniler oluşturmaktadır. 16. ve 17. yüzyılda Balıkesir yöresinde, özellikle Giresun adını taşıyan ve 11 vergi nüfuslu küçük bir Çepni köyü ve yüksek sayıda Alevi Çepni bulunmaktaydı. Çanakkale Küçükkuyu'da bulunan Yeşilyurt ve Küçükçetmi köylerinin ve civar köylerin halkının önemli bir bölümü Alevi Çepni kökenlidir.

Güneydoğu Anadolu

Gaziantep'in Nizip, Yavuzeli, Araban ilçelerinin yerlisi olan Rumkale Çepnileri adında bir Çepni alt grubu bulunmaktadır. Ayrıca Şanlıurfa'da Yaslıca adında tamamen Çepnilerden oluşan bir belde vardır.

Doğu Anadolu

Van'da ve Batı Azerbaycan'da Çepni boyundan olduğu öne sürülen Küresünni adında bir grup yaşamaktadır. Küresünnilerin kökeni tartışmalıdır. Osmanlı İmparatorluğu tarafından Kızılbaşlara karşı hizmet etmeleri için bölgeye yerleştirildikleri ve Çepni boyundan geldikleri düşünülmektedir.

Orta Asya

Çepnilerin büyük bir kısmı Anadolu'ya göç etmiştir. Günümüzde Türkmenistan'da Göklenler arasında Çepni, Ata boyu arasında ise Çepi adında alt boylar bulunur. Alili, Hatap ve Hıdırlı boylarının Çepbe; Çovdur (Çavuldur) ve Ersarı boylarının Çepek, Burkazların ise Çepbeje adındaki alt boylarının da göç öncesi Çepnilerle aynı kökenden olma ihtimali vardır. Ayrıca Çepbe biçimindeki bu etnonim, Özbekistan'ın Semerkant bölgesinde de korunmuştur.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski