çekmek kelimesi ne demek TDK sözlük anlamı ve açıklaması nedir?
çekmek, -er
1. -e, -i Bir şeyi tutup kendine veya başka bir yöne doğru yürütmek:
"Hepsi iskemleleri çekerek masanın etrafında bir halka yapmaya hazırlanıyorlardı." - Reşat Nuri Güntekin
2. -e, -i Taşıtı bir yere bırakmak, koymak.
3. -e, -i ► germek:
İpi çekmek.
4. -e, -i İçine almak, emmek.
5. -e, -i Bir yerden başka bir yere taşımak:
Ekini tarladan çekmek.
6. -e, -i Bir amaçla ortadan kaldırmak:
Piyasadaki parayı çekmek.
7. -e, -i Üzerinde bulunan bir silahla saldırmak için davranmak:
"Elindeki tabancayı tetiğine basmak için yeni çekivermiş gibiydi." - Tarık Buğra
8. -e, -i Atmak, vurmak:
Dayak çekmek. Şut çekmek.
9. -e, -i Bir kimseyi veya bir şeyi geri almak.
10. -e, -i Güç durumlara dayanmak, katlanmak:
"Yalnız bende meçhul bir hastalık vardı. Sekiz yaşından beri çekiyordum." - Peyami Safa
11. -e, -i Tartıda ağırlığı olmak:
"Tartsaydınız kırk, kırk beş kilodan fazla çekmezdi." - Peyami Safa
12. -e, -i ► döşemek:
Kablo çekmek.
13. -e, -i Herhangi bir engel kurmak:
"Derenin kış yaz kurumayan suları böğürtlen fidanlarını yükseltmiş, iki tarafa yemiş dolu bir koyu çit çekmiş." - Refik Halit Karay
14. -e, -i Şans denemek amacıyla hazırlanmış kâğıtlardan birini almak:
"Birisi niyet çeksin de biz de bir lokma bir şey yiyelim diye bekleşiyorlar." - Sait Faik Abasıyanık
15. -e, -i İmbik yardımı ile elde etmek:
İspirto çekmek. Gül yağı çekmek.
16. -e, -i Çizgi durumunda uzatmak.
17. -e, -i Aynısını yazmak veya çizmek:
Yazıyı temize çekmek. Kopya çekmek.
18. -e, -i Tedavi amacıyla şişe, vantuz, sülük vb.ni uygulamak:
Bardak çekmek.
19. -e, -i Bir yerden bir şeyi yukarı doğru almak.
20. -e, -i Görüntüyü bir aletle özel bir nesne üzerine kaydetmek:
Fotoğraf çekmek. Film çekmek.
21. -e, -i Taşıma gücü olmak:
Bu araba 500 kilodan çok yük çekmez.
22. -e, -i Bir şeyi öğütmek:
Kahve çekmek.
23. -e, -i Protesto, poliçe, çek vb. düzenleyip yürürlüğe koymak.
24. -e, -i Hoşa gitmek, sarmak.
25. -e, -i Kaçan ilmeği örmek:
Çorap çekmek.
26. -e, -i Masrafını karşılamak, ikramda bulunmak:
"Beni Konya Lezzet Lokantasına götürdü, âlâ bir öğle yemeği çekti." - Halide Edip Adıvar
27. -e, -i Bir duyguyu içinde yaşatmak:
"Ona yanıyorum, onun hasretini çekiyorum." - Refik Halit Karay
28. -e, -i Yürütmek, sürmek:
"Aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın." - Yahya Kemal Beyatlı
29. -e Bir kimse ailesinden birine herhangi bir bakımdan benzemek:
"Yeğeninin ona çeken tek yanı yoktur." - Tarık Buğra
30. -e, -i Bir şeyin içyüzünü anlamak amacıyla bir kimseyi sıkıştırmak:
Sorguya çekmek.
31. -e, -i Herhangi bir anlama almak:
Bak, sözümü nereye çekti!
32. -e, -i Örtmek, giymek:
"Yorganınızı başınıza çeker ve uykunuza devam edersiniz." - Refik Halit Karay
33. -e, -i Dişi hayvanı çiftleşmek için erkeğin yanına götürmek.
34. -e, -i Yol, ay sürmek:
"Sevmediğim ayların çoğu otuz bir çeker, uzundur." - Burhan Felek
35. nesnesiz Daralıp kısalmak:
Kumaşı yıkayınca çekti.
36. -e, -i Bir şeyi asmak:
"Açıkta durduk. Demir attık. Kayığa tehlike bayrakları çektik." - Halikarnas Balıkçısı
37. -e, -i Boya, badana vb. sürmek.
38. -e, -i Bir şey yollamak:
"Çektikleri telgrafı babasıyla annesi, bakalım, alabilecekler mi?" - Attilâ İlhan
39. -e, -i Bir şeyi emip dışarıya çıkarmak:
Tulumba, suyu iyi çekiyor. Baca iyi çekiyor.
40. -e, -i Hamur vb. iyice pişmiş duruma gelmek.
41. -e, -i, fizik Bir cisim, belli bir yakınlıktaki başka bir cismi kendisine yaklaşmaya zorlamak, itmek karşıtı.
42. -e, -i, teknik Vericiden gelen dalgaları algılayarak televizyon, radyo, telefon vb. aygıtlarla bağlantı kurmak.
43. -e, -i, argo İçki içmek:
"Çok kimse rakısını bağında çekiyordu." - Falih Rıfkı Atay
Yapıt Hakları Terimleri Sözlüğü - 1971
Türkçe: istinsah etmek, İngilizce: to copy, take likeness, transcribe, Fransızca: citer, copier, transcriber
Bir kitabın özdeşini yazmak ya da basmak.
Dilbilim Terimleri Sözlüğü - 1949
Türkçe: tasrif etmek, Fransızca: conjuguer et décliner
Bir fiilin veya bir ismin çekim örnekliğini yolunca sıralamak.
Veteriner Hekimliği Terimleri Sözlüğü -
hlk. Kan almak.
Kelime Kökeni
Arapça mlw kökünden gelen imlāˀ إملاء "dikte etme, yazı yazdırma" sözcüğünden alıntıdır. Arapça sözcük Aramice/Süryanice mlē מל "1. dolu, 2. herekeli yani sesli harfleri bildiren noktaları doldurulmuş yazı" sözcüğünün ifˁāl vezni (IV) masdarı olabilir; ancak bu kesin değildir. Bu sözcük Aramice/Süryanice #mly מלי "doldurma" kökünden türetilmiştir.
Tarihte En Eski Kaynak
[ Mukaddimetü'l-Edeb (1300 yılından önce) ]