Hiung-nu

 

Hiung-nu hakimiyet alanı
MÖ 2. yüzyıl civarında Xiong-nu hakimiyet alanı (MÖ 133 - MS 89 Han-Xiongnu Savaşı'ndan önce): Moğolistan, Doğu Kazakistan, Doğu Kırgızistan, Güney Sibirya, Batı Mançurya, Doğu Türkistan, Moğolistan, İç Moğolistan, Kansu Kuzey Çin'in bazı kısımları gibi alanları içerir.

Hiung-nu (Çince: 匈奴; pinyin, Xiōng-nú, Wade-Giles: Hsiung-nu), Türkçe tarihyazımında bilinen isimleri ile Büyük Hun İmparatorluğu veya Asya Hun İmparatorluğu, eski Çin kaynaklarına göre MÖ 3. yüzyıl ile MS 1. yüzyılın sonları arasında doğu Avrasya bozkırlarında yaşamış göçebe halklardan oluşan kabileler konfederasyonudur. Bilinen ilk Türk devletidir. Hiung-nu halkı hakkındaki bütün bilgiler dağınık Çin kaynaklarına ve arkeolojik bulgulara dayanmaktadır. Dilleri hakkındaki değişik varsayımlar, Çin kaynaklarında bulunabilen çoğunluğu kişi ve unvan adları olan sözcüklere dayanmaktadır. Dillerindeki sözcüklerin Çin lehçelerindeki transkripsiyonlarına göre dillerinin Türk, İrani, Moğol, Ural, Yenisey kökenli veya yalıtık dil olduğuna ve hatta halkın çok uluslu olduğundan dilin de karışık bir dil olabileceğine dair görüşler bulunmaktadır.

Xiong-nu'lar, bölgedeki bir diğer önemli konar-göçer güç olan Yüe-chi'leri alt ettikten sonra MÖ 200'lü yıllardan itibaren "Mete Han" olarak da bilinen Mo-du Chan-yü Dönemi'nde Doğu Asya'da baskın güç haline gelmiştir. Günümüzde Sibirya, İç Moğolistan, Kansu ve Sincan'ın bir parçası olan bölgelerde de kontrol sahibi olmuştur. Başta Han Hanedanı olmak üzere güneydoğusundaki komşu Çin hanedanlarıyla ilişkileri; haraç, ticaret ve evlilik anlaşmaları (he-qin) ile dönüşümlü olarak tekrarlanan çatışma ve entrika dönemleri şeklinde gelişmiştir. Xiong-nu'lar; MS 1. yüzyıl içerisinde yıkıldıktan sonra On Altı Krallık Dönemi'nde, Beş Barbarlar'dan biri olarak Kuzey Çin'de Önceki Zhao, Kuzey Liang ve Xia gibi birkaç küçük hanedan devleti kurdular.

Xiong-nu topluluğunun inandığı esas din, muhtemelen Tengricilik idi. Çin kaynaklarında, Xiong-nu toplulukların başta "Tengri" adını karşılayan "Cheng-li (撐犁)" adlı bir büyük ruh olmak üzere çeşitli doğa ruhlarına inandıklarından bahsedilmiştir. Çinliler "Cheng-li" sözcüğünü kendi dinlerinden benzetim yaparak "gökyüzü cenneti" olarak anlamlandırmışsa da esasen bu sözcükle Göktanrı'nın kendisi ifade edilmekteydi. Bu tür metin tabanlı detaylar ve arkeolojik bulgular dışında Xiong-nu'ların inancı hakkında pek bir detay bulunmamaktadır.

{tocify} $title={İçindekiler}

Hakkında bilgi nedir?

Hiung-un
匈奴
Xiōngnú
Hiyungunlar
MÖ 220-MÖ 58

BaşkentÖtüken (günümüz Arhangay civarı)
Resmî dil(ler)Hiung-nu dili

Yaygın dil(ler)Hiung-nu dili
HükûmetGöçebe Konfederasyonu
• MÖ 220 - MÖ 209
Teoman (Adı bilinen ilk hükümdar)
• MÖ 209 - MÖ 174
Mete (En önemli hükümdar)
• MÖ 174 - MÖ 161
Lao-Şang
• MÖ 59 – MÖ 31
Ho-Han-Ye (Son hükümdar)
Tarihçe 
• Kuruluşu
MÖ 220
• Dağılışı
MÖ 58
Öncüller
Ardıllar
Levha mezar kültürü
Tunguzlar
Yüeçiler
Sakalar
Ordos kültürü
Göktürk Kağanlığı
Han Hanedanlığı
Cücenler
Xianbei eyaleti
Toharlar


Etimoloji

Xiong-nu halkını adlandırmak için Çin kaynaklarında "匈奴" karakterleri kullanılmıştır. Bu karakterler, Çincede "berbat/korkunç/öfkeli köle" anlamına gelmekte ve bir tür küçük görme ve genelleme amacı taşımaktadır. adına ilk olarak MÖ 822 yılında yazılmış "Şarkı Kitapları"nın birinde yer alan bir şiirde rastlanır. Hiung-nu adına daha sonra MÖ 318 yılında Çin ile yapılan Kuzey Şansi Savaşı'nda ve bunun sonucunda yapılan anlaşmada rastlanmaktadır.

Modern Çince ve Eski Çince arasında zaman içinde çeşitli ses evrimleri yaşandığından ötürü Modern Çincede "xiōng-nú" şeklinde telaffuz edilen karakterlerin Eski Çincede daha farklı bir biçimde seslendirildiği düşünülmektedir. Karakterin Eski Çince seslendirimi yeniden yapılandırıldığında "xiōngnú" sözcüğünün ilk karakteri olan "匈" karakterinin /qʰoŋ/ şeklinde seslendirildiği düşünülmektedir. Bu rekonstrüksif seslendirim ile Avrupa dillerinde geçen "Hun" sözcüğü benzerlik göstermektedir. Bu durumu destekleyecek şekilde Étienne de la Vaissière'nin incelediği Soğd yazılarında hem Xiong-nu'lardan hem de Hunlardan "γwn (xwn)" olarak bahsedildiğini görülmüştür ki bu da iki ismin eş anlamlı olduğunu göstermektedir. Ancak Avrupa dilleri bağlamında düşünüldüğünde ikinci karakter olan "奴" karakterinin Hun sözcüğü ile bir benzerliği bulunmamaktaysa da Hindistan'da bu benzerlik devam etmektedir.

"匈奴" Sözcüğünün Seslendirimi
Eski Çince*hoŋ-nâ
Doğu Han Çincesi*hɨoŋ-nɑ
Orta Çince*hɨoŋ-nuo
Modern Çince (Mandarin)[ɕjʊ́ŋ nǔ]

"Hiung-nu" ve "hun" sözcükleri arasında bir ilişki olduğu iddiası, ilk defa 18. yüzyılda Fransız tarihçi Joseph de Guignes tarafından ortaya atıldı. İlerleyen yıllarda Kuzey Hsiung-nu'ların Çin ile yaptıkları savaşı kaybetmelerinden ötürü kuzey batıya göç etmesi ve Avrupa Hunlarının kısmen de olsa göç eden bu halkların kökensel, kültürel ve genetik açıdan bir devamı olduğu fikri yaygınlaşmaya başladı. Akademisyenler aynı zamanda Eftalitler'in ve Kidaritlerin'de Hunlar ile akraba bir kavim olduğunu düşünmeye başlamışlardır.

Bu iddialara ilk karşı çıkan kişi ise Otto J. Maenchen-Helfen oldu. Maenchen-Helfen bu geleneksel fikrin birincil kaynak olarak arkeolojik bulgulara dayanmak yerine yazılı kaynaklara dayandığı gerekçesini öne sürdü ve güvenilmez olduğunu savundu. Akademisyenin çeşitli çalışmaları sonucunda hiung-nu ve hunların aynı kavim veya aynı ataya sahip olan akraba kavimler olması fikri tartışmalı bir konu olmaya başladı. Buna ek olarak daha önce Hunlar ile bağdaşlaştırılmış Eftalitler'in (Akhunlar) ve Kidarite Krallığı'nın da Hunlardan farklı bir kavim olduğuna dair çalışmalar yürütüldü. Avusturyalı tarihçi Walter Pohl, hiçbir bozkır konfederasyonunun etnik olarak tek bir milletten oluşmadığını, tarihte görülen farklı gruplarca kurulmuş benzer isimli devletlerin bu isimleri ismin prestiji yüzünden seçtiklerini veya diğer devletler tarafından kan bağına bakılmaksızın sadece geldikleri yer veya yaşayış tarzları yüzünden onlara bu isimlerin verildiklerini söylemiş ve Hiung-nu'lar, Akhunlar ve Hunlar arasında bir köken ya da kan ilişkisi olmadığını savunmuştur.

"Xiong-nu" adının anlamı ile ilgili Türkçe temelinde yapılan araştırmalar, bu adın iki anlamının olabileceği üzerinde yoğunlaşmıştır. İlk düşünceye göre "Xiong-nu" adı, Çinceden alınmış olup Çince “Vahşetin Köleleri” anlamına gelmektedir. Bu düşünceye karşı çıkanlar; “Vahşetin Köleleri” sözünün olması gerektiğini, bu tür bir deyimin Çince olmadığını ifade etmiştir. İkinci düşünceye göre ise "Xiong-nu" adı, Türkçe “koyun” sözünün Çincedeki karşılığıdır. “Nu” sözcüğü, Çincede “Çinli olmayan” yani “köle” anlamına kullanılmaktadır. Ayrıca Türklerin dışındaki Soğdlar gibi farklı topluluklar da “nu” sözcüğüyle nitelendirilmiştir. Böyle düşünüldüğünde “vahşet” yani “xiong” köleleri düşüncesinin doğru olabileceği ortaya çıkar. Ancak şunu da dikkatten kaçırmamak gerekir ki Çince karakterler bir yandan orijinal ses değerini yansıtırken diğer yandan ses değeri olmayan radikal gösterimleri ile sözcüğe çeşitli anlamlar yükleyebilmektedir. Dolayısıyla "Xiong-nu" sözcüğü hem orijinal sesin Çince yansımasını hem de Çinlilerin onlara yüklediği benzetimsel anlamları karşılayabilir.

Tarihi

Kökleri

Hiung-nu'lar ilk olarak MÖ 5. yüzyılda ilgili Çin tarihi kayıtlarında ortaya çıkmıştır ve tekrarlanan istilalarının küçük Kuzey Çin krallıklarını daha sonra Çin Seddi olacak olanı inşa etmeye teşvik etmişlerdir. Moğolistan'daki Güney Sibirya'da Selenge Irmağı vadisinde yapılan kazılarda bazı Hiung-nu Şanyu'larının (Hiung-nu hükümdarlarının) mezarları bulunmuştur. Ölü ile birlikte gömülmüş eşyaların arasında İran, Çin ve Yunan menşeli dokumaların bulunması Hiung-nu ile uzak ülkeler arasında ticaretin olduğunu gösterir.

Çin seddi
Çin seddi

Hiung-nu halkının, Avrupa'ya kadar gelmiş olan Hunların asıl çekirdeği olduğu görüşü üzerine tarihçiler arasında farklı görüşler vardır. M.S. 370 yılında İdil Nehri civarında görülen Hunların atalarının, batıya göç eden Hiung-nu'lar olduğu hipotezi bulunmaktadır.

Hiung-nu halkının, etnik ve dilsel açıdan pek çok halkı kast ettiği ve Kuzey Çin'de yaşamış göçebe halkları tanımlamak için kullanılan bir terim olduğu düşünülmektedir. Ayrıca bu topluluğa yüzyıllar boyunca Sakalar, Sarmatlar, Tunguz kavimleri ve Çin'den sürülmüş olan bazı çoban halkları gibi birçok halkın karışmış olması gerektiği düşünülür. Örneğin MÖ 349 yılından kalma bazı Çin yazılarında Hiung-nu halklarının 19 boyundan biri olduğu belirtilen, Çiğ kavmi uzun burunları ve uzun sakalları ile Çinlilerin dikkatini çekmişlerdir.

MÖ 500-221 arasında Hiung-nu toprakları
MÖ 500-221 arasında farklı Çin hükümdarları birbirleri ile iç savaşlar sürdürürken, kuzeydeki Hiung-nu toprakları genişlemeye devam ediyordu.

Tarihçi Sima Qian MÖ 2. yüzyılda yazdığı Shiji'de, Xiongnuların (Hiung-nu) atasının Chunwei adında Çin'in Xia Hanedanı mensubu bir soylu olduğunu iddia eder. Ancak bu iddia modern tarihçiler tarafından kabul edilmemektedir; Çin tarih yazıcılığının "tipik olarak düşmanları ile akrabalık bağları kurma eğilimi" olarak yorumlanır. Ayrıca Sima Qian ve daha sonraki hanedanlık tarihçileri, efsanevi krallar Yao ve Shun zamanından beri kuzey babar topraklarında yaşayan Dağlı Rong, Di, Xianyun ve Xunyu gibi halklardan bahsederek, Xiongnuların bunların ardılı olduklarını iddia etmişlerdir. Ancak bu iddiayı da destekleyen kanıtlar bulunmamaktadır. Çinliler mesela Ti-halkı hakkında m.ö. 714 ve m.ö. 541 yıllarından kalma yazılarda, onları mağlup ettiklerini ve bu halkın yaya olarak savaştığını kayıt etmişlerdir. Bu üstte sayılan halklarında Hiung-nu'larla mutlaka bağlantıları olmuş olması gerektiği düşünülür.

MÖ 350 ile MÖ 290 yılları arasında Çin topraklarının kuzeyinde, Çin Seddi'nin ilk başlangıcı olarak Çin'in kuzey sınırını sağlamlaştırmak ve korumak amacıyla ilk savunma yapıları inşa edilmiştir. Hiung-nu halkının saldırılarına karşı daha etkili olabilmek için, Çin'in Zhou Hanedanı'nın MÖ 325 - MÖ 298 yılları arasında hükümdarı olan Wu-ling ordularına ata binmeyi ve ok atmayı öğretmiştir. Ve hatta onları Hiung-nu'lar gibi giyindirmiştir. Bu tedbirler sayesinde hükümdarlığının 26. yılında Orman-hiung-nu'larını yenilgiye uğratmıştır. MÖ 318 yılında Hiung-nu'ların ve Çinlilerin arasında sınırların kabul edilmesi ile ilgili antlaşması imzalanmıştır.

Ordos vadisinde bronz adam, MÖ 300-100. yy.
Ordos vadisinde bronz adam, MÖ 300-100. yy.

Devletin kuruluşu

Hiung-nu'lar, Qin Hanedanı'nın Çin Şi Huang (taht: MÖ 247 - MÖ 210) döneminde Çin seddi güçlendirilmişti ve MÖ 215'te General Meng Tian komutasındaki 300.000 kişilik ordu tarafından yenilerek kuzeye püskürtülmüştü.

MÖ 3. yüzyılda Teoman, (Touman; taht ? - MÖ 209) ve oğlu Mete (Motun; taht MÖ 209 - MÖ 174), Çinlilerin Han döneminde bulunan ülkelerini çok kez korku içinde bırakan bir ülke kurmuştur. Bu "Büyük Hun İmparatorluğu" ve diğer isimlerle tanımlanan ülkenin yüzölçümü 18 milyon km²'yi bulmuştur. Ülkenin yönetimi bugünkü Moğolistan'ın batısında, yani Altay bölgesinin Moğolistan'da kalan Gol Mod adlı bölümünde ve Moğolistan'ın merkezinde Noyon-Uul (bugün Noin Ula) adlı kısmında bulunmuştur.

Bu zamanlarda Hiung-nu'ların baş rakibi, kendileri gibi göçebe bir yaşam sürdüren ve bugünkü Gansu bölgesinde yaşamış olan Yueshi halkıdır. Bu halk çok kez Çinliler için para karşılığında savaşmışlardır. MÖ 176 yılında Motun (Mete) emiri altındaki Hiung-nu'lar, Yueshi'leri ve onların etrafında yaşayan diğer halkları mağlup etmiştir ve Motun bunu Çinlilerin Han-Hükümdarına saygılı bir şekilde bildirmiştir:

Tengri'nin taht'a oturttuğu Hiung-nu'ların büyük Şan-yü'sü, Çin Hükümdarının herhangi bir sıkıntısı var mı, bilmek ister.. [...] sonra Lö-lan, U-sun ve Ho-k'ut halklarını ve bunların etraflarında bulunan diğer 25 ülkeyi yenerek hepsini Hiung-nu yapmıştır. Böylece bütün yay gerip ok atan halklar birleşip büyük bir aile olmuştur.

Erken zamanlarında iyi gelişmiş devlet yapıları ile dikkat çeken Hiung-nu'ların çoğu konuda genel yasaları ve cezaları vardır. Mete'nin devamlı olarak kısa süre içinde harekete geçmeye hazır büyük bir ordusu, devletin ve ordunun sorumluluğunu farklı rütbelere sahip farklı kişiler arasında paylaştırılmış bir düzeni olmuştur. Bu düzen özellikle Mete'nin oğlu Ki-ok döneminde (Laoşang Tanhu, MÖ 174 - MÖ 161) geliştirilmiştir. Ayrıca Ki-ok halkından vergi toplamaya başlamıştır.

Ordos vadisinde bir gümüş at, MÖ 400-100. yy.
Ordos vadisinde bir gümüş at, MÖ 400-100. yy.

Yükseliş dönemi

Han dönemindeki Çinliler, Hiung-nu halkını "güçlü, savaşçı ama zayıf bir kültüre sahip olan bir halk" olarak tarif etmişlerdir. Fakat çok yüksek ve gelişmiş olan savaşma sanatlarını özellikle ok atıp ata binme yeteneklerini övmüşlerdir.

Yueshi ile mücadele

Motun (Mete; taht MÖ 209 - MÖ 174), MÖ 174 yılında ölmüş ve böylece devletin yönetimi oğlu Ki-ok (MÖ 174 - MÖ 161)'a kalmıştır. Ki-ok Chanyu döneminde Hiung-nu, MÖ 166 yılında Çinlilerin o zamanlardaki başkentleri Chang'an'a saldırmışlardır. Ayrıca MÖ 160 yılında en büyük rakibi olan Yueshi'ye saldırıp onları mağlup etmişlerdir. Ancak bu savaşta Ki-ok ölmüştür.

İmparator Wu ile mücadele

Çin Han imparatoru Wu Di (taht MÖ 141 - MÖ 87), Hiung-nu'ları tekrar eski topraklarının sınırlarına itmeyi başarmıştır. Hiung-nu, Mete'nin torunu Yizhixie (taht dönemi: MÖ 126 - MÖ 114) döneminde 120'li yıllarda Han Generali Wei Qing komutasındaki Han ordularıyla defalarca çatışmış ve MÖ 119 yılında Örgöö'de (bugün Moğolistan'in başkenti Ulanbatur) General Wei Qing'in yeğeni Huo Qubing komutasındaki Han ordusu tarafından büyük bir yenilgiye uğramıştır. Fakat bu büyük çatışmada Çinlilerin tüm at yetiştiriciliği de hasara uğrayıp tükenmiş olduğu için, bozkırlardaki hakimiyet yine de Hiung-nu'lara kalmış ve MÖ 105 yılında tekrar büyük bir başarı elde etmişlerdir.

Bu çatışmalarda Hiung-nu'lar için İpek yolu'nun kontrolü önem kazanmıştır. Bu yüzden Çinliler İpek yolunu MÖ 102 - MÖ 101 ve 73 - 94 yılları arasında ele geçirip İpek yoluna hakim olmuşlardır.

Soylu Hiung-nu savaşçı
Bir soylu hiung-nu savaşçı. (MÖ 200 - MS 100)

Hiung-nu'ların bölünmesi

Doğu ve Batı Hiung-nular

MÖ 46 yılında Hiung-nu'ların hükümdarlar kardeşleri arasında Çinlilerin desteklediği iç karmaşalar yaşanmış ve sonunda Hiung-nu hükümdarlığı 5'e bölünmüştür. Kardeşlerden birisi Ho-han-ye (taht dönemi: MÖ 58 - MÖ 35) Çinlilerin kralına gidip Çinlilerin egemenliğini kabul etmiş ve kendi kardeşlerine karşı destek bulmuştur. Çiçi adında diğer bir kardeşleri (Çiçi hunları) Çu nehrinin kıyısında Alanlara komşu olarak bir bölgeye yerleşmişlerdir. Ancak MÖ 36 yılında Çiçi, Çinliler tarafından öldürülmüştür.

Ho-han-yeh'nin oğlu Hudur-şi-dagao (taht dönemi: M.S. 18 - 45/46) hükümdarlığı altında Hiung-nu devleti yeniden doğmuştur. Hudur-şi-dagao Çinlilerin Han-hanedanlığını desteklemiş ve onlara düşmanları olan diğer Çin hanedanlığı Vang'a karşı yardımcı olmuştur.

Kuzey ve Güney Hiung-nular

M.S. 48 yılında Pi'nin öncülük altında Yu'nun oğlu Panu'ya karşı ayaklanmışlardır. Panu hükümdarlık zamanında Çin hakimiyetini kabul etmiştir. Bu amcaoğulları arasındaki çatışmanın sonucu olarak Doğu Hiung-nu Pi önderliğindeki Güney Hiung-nu ile Panu önderliğindeki Kuzey Hiung-nu olmak üzere ikiye bölünmüştür.

Han Çinlileri derhal Güney Hiung-nu'yu, Siyenpi (Sien-pi), Vu-huan, Vu-sun ve Ting-ling kavimlerini Kuzey Hiung-nu'ya karşı kışkırtıp onlarla birlikte Kuzey Hiung-nu'yu mağlup etmişlerdir. 87 yılında bir proto-Moğol halk olan Siyenpiler, Yu-liu halkının tanhusunu öldürmüşlerdir. 89 ve 91 yıllarında da iki Çin generali Çila dağlarında ve Altay bölgesinde büyük başarılar elde etmiş ve bu yenilgiye uğramış tanhuyu I-li ovasına kadar sürmüşlerdir. Bu hükümdarı kovduktan sonra onun yerine kardeşi Yu-çu-kien'i koymuşlardır, ama kardeşi de 93 yılında Siyenpiler tarafından öldürülmüş ve böylece bozkırlar üzerindeki hakimiyet Siyenpilere kalmıştır.

Tan-şi-huai 156 - 181 yıllarında Siyenpilerin en güçlü dönemlerine varmalarını sağlarken, Kuzey Hiung-nu "Doğu Türkistan" üzerine hakimiyet özleminden vazgeçmiş bir şekilde 158 yılında Aral gölü'nün kuzeyine yerleşmişlerdir.

Çin'de Hiung-nu hakimiyeti

Güney Hiung-nu uzun süre Çin settinin bitişiğinde tutsak gibi yaşamış, Hu-çu-ç'üan döneminde (195-216) hala Han Hanedanı ile birlik olarak gittikçe daha çok güneye doğru hareket etmişlerdir. 300 yıllarında Beş Barbar Onaltı Krallık döneminde Çin'in kuzey kesiminde Han Zhao başta olmak üzere birkaç hanedanı kurmuş ve Jin Hanedanı'na ait başkentleri tekrar ele geçirmeyi başarmışlardır. Ama 352 yılında peşlerinden gelen Siyenpiler tarafından tekrar yenilgiye uğratılmışlardır.

Hiung-nu'lar tarihlerinde çok kez Hint-Avrupa halklarla karışmış ve zamanla onların kültürlerinden etkilenmişlerdir. Böylece kentler inşa edip, yabancı ülkelerle ticaret yapmaya başlamışlardır. Hiung-nu'lar tarafından kurulmuş olduğu bilinen bazı kentler; Ordu Balık, Kara Balagasum, Kuz Ordu'dur. İpek yolunun üzerinde bulunan bazıları Kara Hoço, Kaşgar ve Yarkand'dır.

Hiung-nu halkından kalma altın kemer kilidi. (MÖ 3. ila 2. yüzyıl)
Hiung-nu halkından kalma altın kemer kilidi. (MÖ 3. ila 2. yüzyıl)

Etnik ve dilsel kimlikleri üzerine teoriler

Hiung-nu halkının etnik ve dilsel kimliği akademik çevrelerde tartışma konusu olmaktadır ve akademik çevrelerde geniş kabul gören kesinleşmiş bir teori bulunmamaktadır. Birçok etnik topluluğun küçük gruplar halinde iç içe yaşadığı bozkırlarda genetik araştırmalar da sonuç vermemekte, bu yüzden filolojik çıkarımlar yapılmaktadır. Hunların şu ana kadar bilinen yazılı eserine ulaşılamadığı için Çin kaynakları temel alınmaktadır.

Çoklu etnik köken teorisi

Batılı pek çok akademisyen Xiongnu'ların etnik ve dilsel açıdan farklı grupların bir karışımından oluştuklarına inanmaktadır ve eski Çin kaynaklarınca ortaya konan olası anadilleri hakkında tatmin edici bir cevaba henüz ulaşılmadığını belirtirler. Ancak 19. yüzyılın başlarından bu yana, bazı Batılı bilim adamları çeşitli dil aileleri veya bunlarla bağlantılı alt dil aileleri ile Xiongnu dili veya dilleri arasında bir bağlantı olduğunu öne sürmüşse de Albert Terrien de Lacouperie, Xiongnu dilini ve toplumunu tek bir etnik kökene dayandırmaktan ziyade onları, çok çeşitli grupların bir birleşimi olarak değerlendirdi. Çoklu etnik teorisinin modern temsilcilerinden biri olan Koreli tarihçi Hyun Jin-Kim, bu geniş, çok ırklı, çok dilli bozkır imparatorluklarının tarihsel gerçekliği lehine eski ırksal teorileri ve hatta etnik bağlantıları reddedip yerine çok uluslu, çok dilli bir yapılanmanın kabulünün tarihsellik adına daha gerçekçi olduğunu belirtmiştir. Bu konuyu destekleyen çeşitli görüşler belirtilmiş olsa da yine net bir sonuç ortaya konduğu söylenemez.

Xiongnu İmparatorluğu'nun şematik oluşumu
Moğolistan'a pastoralist yayılma: MÖ 1000 (Erken Demir Çağı) ve MÖ 3. yüzyılda Xiongnu İmparatorluğu'nun şematik oluşumu.

Çin kaynakları Tiele topluluğunu ve Aşina klanını öncelikle Türk halkları ile değil Hiung-nu topluluğu ile bağdaştırmıştır. Türk köken teorisinin temeli de bu türden bilgilere dayanmaktadır. Ancak diğer bu toplulukların Xiong-nu'ların bir parçası olduğu ifade edilerek diğer Türk topluluklarından veya bir Türk kökeni ilişkisinden bahsedilmemiştir. Bu doğrultuda Zhou Kitabı ve Kuzey Hanedanları Tarihi adlı metinlere göre de Aşina klanı, Xiongnu konfederasyonunun bir bileşeniydi. Xiongnuların içerisindeki çeşitli tüm gruplar gibi onlar da bu imparatorluğun bir parçası olmalıydı. Hatta sonraki dönemlerde yazılan Sui Kitabı ve Tongdian kaynaklarına göre, kökeni Xiongnu'lara dayanan Aşina toplulukları hakkında "Pingliang kökenli karışık göçebeler (Çince: 雜胡; pinyin: zá hú)" ifadesi kullanılmıştır. Aşina ve Tiele halkları ayrı etnik gruplara ait iken Xiongnu halkı ile karışmış olabileceklerine de inanılmaktadır. bu türden karışmalar bozkırlar için sıradan görülmektedir.

Diğer yandan Çin kaynaklarının genel anlamda bir topluluğa köken atfetmesi ise tarihsel doğruluğu tartışmalı bir konudur. Çünkü Çin kaynakları, öteden beri birbirine benzer yaşan tipine ve geleneklere sahip topluluklara genelleyici adlar vermiştir. Örneğin ilk kaynaklara göre kuzeydeki yabancı toplulukların tamamına di (狄), batıdakilerin tamamına rong (戎), doğudakilerin tamamına yi (夷), güneydekilerin tamamına ise man (蠻) adını verilmiştir. Bu kavramlara benzer şekilde zaman zaman daha da genelleyici bir ad olan "hu (胡)" veya "wu-hu (五胡)" ifadesi de kullanılmıştır. "Xiong-nu" adının da belli bir topluluğu tanımlıyor olacağı mümkündür ancak Çin kaynakları, öyle görülüyor ki zaman zaman "Xiong-nu" adını kuzeylerindeki konar-göçer bir yaşam şekline sahip toplulukların tamamını niteleyen bir ad olarak da kullanmıştır. Bilindiği kadarıyla Türkler, Moğollar, Tunguzlar, Mançular gibi çeşitli topluluklar zaman zaman "Xiong-nu" olarak anılmıştır. Bu duruma Greko-Roman kaynaklarında da çok sık karşılaşılmaktadır. Örneğin Bizans İmparatoru VII. Konstantin, De Administrando Imperio kitabında Tourkia (Yunanca: Τουρκία) kelimesini Türkleri tanımlamak yerine Macar halklarını tanımlamak için kullanmıştır. Yunan kaynakları, Hunlar ve Avarları da İskitli olarak sınıflandırmıştır. Bu tarz basitleştirme ve genellemeler eski tarihi ve edebi kaynaklarda sık görülmüş ve genellikle aynı coğrafyada yaşamış fakat farklı etnik grup ve kökenlere mensup göçebeleri tanımlarken kullanılmıştır. Bu durum günümüzde dahi devam etmektedir: Balkanlarda "Türk" adı ile aslında Müslüman olan tüm topluluklar kastedilmektedir. Sonuç olarak bu tür genel tanımlar, farklı coğrafyalarda ve zaman dilimlerinde benzer bir şekilde kullanılmıştır. Ancak Xiongnu, Hun, İskit, Türk gibi adlar bazı açılardan birbirine benzer topluluklar içinde kullanılmış olsa da çoğu zaman belli bir topluluğun özel adı da olmuştur.

Türk

Eski Çin kaynaklarından Bei-shi (Kuzey Hanedanları Tarihi) ile Zhou-shu (Zhou Kitabı) adlı yapıtlarda Göktürklerin Hiung-nu'ların bir kolu olduğu ifade edilmektedir. Ayrıca eski bir Soğd yazıtında da Göktürklerin soyunun Hiung-nu'lara dayandığına değinilmiştir. Ancak bu noktada kaynaklara tam güven duyulması imkansızdır çünkü gerek Asya'da gerek Avrupa'da komşu topluluklar benzer yaşam şekillerine sahip toplulukları genelleyici bir şekilde adlandırmıştır. Bu noktada antik kaynakları destekleyecek filolojik ve arkeolojik kanıtlara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu hususta köken araştırmalarının 20. yüzyılın büyük bir kısmını kaplayan ilk aşamasını filolojik çalışmalar oluşturmuşsa da 2000'li yıllardan sonra arkeolojik araştırmalar da alana katkı sağlamaya başlamıştır.

Wei-shu adlı antik Çin kaynağında geçen en çarpıcı örneklerden biri şöyledir:

"Gao-che (高車) (bir Türk konfederasyonu), muhtemelen eski 'Kırımızı Di (Chi-di, 赤狄)' topluluğunun kalıntılarıdır. Başlangıçta onlara 'Di-li (狄历)' deniyordu. Kuzeyliler onları Chi-lei (敕勒) olarak kabul ediyor. Çinliler onları Gao-che Ding-ling (高車丁零) olarak kabul ediyor. Kısaca dilleri ve Xiong-nu [dili] aynıdır ancak bazen küçük farklılıklar vardır. Veya onların [Gao-che] eski zamanlarda Xiong-nu'nun küçük akrabaları oldukları söylenebilir." (Wei-shu, 103).

Lajos Ligeti, E.H. Parker, Jean-Pierre Abel-Rémusat, Julius Klaproth, Kurakichi Shiratori, Gustaf John Ramstedt, Annemarie von Gabain ve Omeljan Pritsak gibi araştırmacılar; Hiung-nu halkının Türk kökenli bir halk olabileceğini ileri sürmüştür. Bazı akademisyenler yönetici sınıfının Ön Türklerlerden oluştuğunu savunmuştur. Craig Benjamin, Hsiung-nu dilinin Dingling dilleri ile bağlantılı olduğunu ve dilin Ön Türkçe veya Ön Mongolca olduğuna inanmaktadır.

Hiung-nu dilinde kullanmış unvanlar ve önemli sözcükler ile Türk dillerinde bulunan sözcükler arasında bağlantılar olduğunu iddia ederekten, Hiung-nu halkı içinde Türk halklarının ağırlıkta olduğunu savunan pek çok araştırmacı da bulunmaktadır. Bu nedenlerden ötürü bilim insanlarının bir kısmı Hiung-nu halklarının Türk kökenli olduğunu iddia etmektedir.

Son araştırmalar, Xiong-nu dili ile Türkçe arasındaki kayda değer ilk filolojik bağlantıları ortaya çıkarmıştır. Han Kitabı'nın (Han-shu) "Batı Bölgeleri" başlıklı 96. bölümünde Xiong-nu'ların, bir taht anlaşmazlığı sonucu MÖ 30 yılında öldürülen ve Xiong-nu prensesinin soyundan gelen Küçük Wu-sun Kun-mo hükümdarına "拊離 (fǔ-lí)" unvanını verdiği ortaya çıkmıştır. Tongdian'in 50. bölümünde Çin kaynakları "拊離 (fǔ-lí)" sözcüğünün anlamını açıkça "kurt" olarak tanımlamıştır. Bu sözcük, Türkçedeki "böri" sözcüğüdür ki Göktürklerden bahseden Wei-shu, Bei-shi, Tongdian, Zhou-shu, Ce-fu Yuan-gui gibi eserlerde de bu ilişkilendirme açık bir şekilde yapılmıştır. Bu sözcük, askeri-politik bir unvan olup Xiong-nu'lar, Wu-sun'ları kendi topraklarının batı bölgesinin koruyucusu ilan etmiştir. Bu unvan; Göktürkler, Selçuklular, Harzemşahlar, Moğollar ve Anadolu Türk beylikleri gibi organizasyonlarda da devletin batı kanadının hükümdarına verilmiştir. Ayrıca "böri" kelimesi tüm Türk dillerinde, Moğol dillerinde, Korece, Japonca, Mançu-Tunguzca'da "kurt" anlamında kullanılan bir kelimedir. Bu sonuçlar Türk dilleri başta olmak üzere Altay dilleri ile bir bağlantıyı ortaya koymuş olabilir.

Moğollar

Çeşitli Moğol ve yabancı akademisyenler, Hsiung-nu'ların Moğol dilleri konuşmuş olabileceklerini önermiştir. Moğol arkeologlar Slab Grava kültürü halkının Hsiung-nu halkının atası olduğunu iddia etmiştir, bazıları da Hsiungnu-ların modern Moğolların atası olabileceğini belirtmiştir.

"Song'un kitabı" olarak da bilinen ve 5. yüzyılda yazılmış Çin kaynaklı tarihi metine göre, Cücenlerin (Rouran) alternatif ismi "Tatar konfederasyonu" veya "Tartar" idi ve bir Hsiung-nu kabilesiydiler. Nikita Bichurin, Hiung-nu ve Siyenpileri (Xianbei) aynı etnik grubun iki alt grubu olarak sınıflandırmıştır.

Cengiz Han, Daoist Qiu Chuji'ya yazdığı bir mektubunda Modu Şanyu'dan (Mete-Han) "bizim Şanyumuzun eski zamanları" olarak bahsetmiştir. Arkeologlar tarafından bulunan, Hiung-nu halkının güneş ve ay sembolleri Moğolların Soyombo sembolüne de benzetilmektedir.

Yenisey

Edwin Pulleyblank, 1960'lı yılların başında bu iddiaya güçlü kanıtlar sunmuş ilk araştırmacıdır. 2000 yılında Alexander Vovin, Pulleyblank'ın argümanlarını yeniden analiz etti ve en yeni Eski Çince fonetiği gelişmelerinden ve Hiung-nu Konfederasyonu'nun Jie kabilesinin dilinden bir cümlenin Çince transkripsiyonundan yararlanarak dilin Yenisey dilleri ile ilişkisi hakkında destekleyici yeni kanıtlar ortaya koydu. Vovin, Çince transkript şeklinde bulunan cümlenin, Yeniseyce dilbilgisi ve temel prensipleri ile yorumlandığı takdirde önceki Türk yorumlamalardan daha açık ve belirli bir cümle oluştuğunu bulduğunu savundu.

Pulleybank ve D. N. Keightley, Hiung-nu isimlerinin aslen Sibirya dilleri kökenli olduğunu ve Moğol ve Türk diller tarafından bu Sibirya dillerinden ödünç alındığını ileri sürdü. Akademisyenler, tenggeri ve tengri kelimelerinin Moğolca ve Türkçeye, Hiung-nu dilinde cennet manasına gelen chengli (tháːŋ-wrə́j) kökünden geçtiği üzerinde durdular ve Tarkan, Tigin ve Kağan gibi önemli kültürel unvanların da Hiung-nu dilinden Türk ve Moğol halklara miras kaldığı sonucuna vardılar.

İrani halklar

Harold Walter Bailey, MÖ. 200 yılından hiung-nu isimlerinin İran adları ile benzerliğini öne sürerek, İran kökenli adlar taşıdığını öne sürmüştür. Bu teori Türkolog Henryk Jankowski tarafından da desteklenmiştir. Orta Asya üzerine çalışmalar yürütmüş akademisyen Christopher I. Beckwith, Xiongnu isminin İskit (Scythian) ile Saka ve Soğdya gibi Kuzey İranlılarla ilişkili bölgeler ile aynı ada sahip olduğunu belirtir. Beckwith'e göre Xiongnu halkı, yalnızca başlangıçta, yönetimde yer almış İranlı bir grup barındırmış veya daha büyük olasılıkla daha önceden İrani bir kavmin egemenliği altında yaşayıp onlardan göçebe hayat tarzı ögeleri edinmişlerdir. UNESCO'nun yayınladığı Orta Asya Medeniyetlerinin Tarihi kitabının editörü Macar dilbilimci János Harmatta, kabile ve kral isimlerinin İran'dan alındığını, Çincede geçen her hiung-nu kökenli kelimenin İskitçe kökler ile açıklanabileceğini savunmuş ve bunlara dayanaraktan hiung-nu içinde İran dili konuşan bir kesimin olduğunu belirtmiştir. Ancak İrani sözcükler, sadece süt ile ilgili sözcükler olup sadece belli bir dönemde kaydedildiği için bu konuda şüpheler bulunmaktadır. Diğer yandan Türkçe kökenli sözcüklere, Xiong-nu'ların her döneminde rastlanılmaktadır.

Yalıtık dil

Türkolog Gerhard Doerfer Hiung-nu dilinin bilinen herhangi başka bir dil ile bağlantılı olduğu fikrine karşı çıkmış ve Türk veya Moğol dilleri ile Hiung-nu dilleri arasında bağlantı kuran teorileri reddetmiştir. Başka bir açıdan tıpkı Avrupa Hunlarının dilinde olduğu gibi Xiong-nu dilinin eldeki veriler doğrultusunda "sınıflandırılamaz" durumda olduğu ve bu yüzden yalıtık dil olarak sınıflandırılması gerektiği görüşü de bu iddiayı desteklemektedir.

Devlet yönetimi

Çin kaynaklarında Hiyungun (Hiung-nu) devletinin yöneticileri Tanhu (Şanyu) olarak anılmaktadır. Bu kelimenin kumandan, kağan, han ya da imparator gibi bir anlamı olduğu tahmin edilir.

Genetik

Temmuz 2003'te Amerikan insan Genetiği Dergisi'nde yayınlanan genetik bir çalışmada, kuzey Moğolistan'daki Egyin Gol'deki Xiongnu nekropolünde M.Ö. 3. yüzyıl ile MS 2. yüzyıl arasında gömülen 62 kişinin kalıntıları incelenmiştir. İncelenen bireylerin öncelikle Doğu Asya kökenli oldukları saptanmıştır. Ekim 2006'da Amerikan Fiziksel Antropoloji Dergisi'nde yayınlanan genetik bir çalışmada, Egyin Gol'de incelenen bireyler ile modern Moğollar arasında önemli genetik süreklilik tespit edildi.

Lihongjie (2012), Hiung-nu kralları için bir yazlık saray olduğuna inanılan Sincan'daki Heigouliang'daki M.Ö. 2. veya 1. yüzyıldan kalma bir mezarlıktan alınan örneklerin Y-DNA'sını analiz etti. Bölgeden kazılan 12 erkeğin Y-DNA'sı haplogrup Q'ya aitti — ya Q-MEH2 (Q1a) ya da Q-M378 (Q1b). Aralarında Q-M378 adamları mezarların ev sahibi olarak kabul edildi; Q-MEH2 adamlarının yarısı ev sahibi, diğer yarısı kurbanlar olarak göründü. Aynı şekilde L. L. Kang (2013), Barkol, Sincan'daki bir Hiung-nu bölgesinden üç numunenin Q-M3'e (Q1a2a1a1) ait olduğunu buldu.

Temmuz 2010'da Amerikan Fiziksel Antropoloji Dergisi'nde yayınlanan genetik bir çalışma, MS 0 civarında Kuzeydoğu Moğolistan'ın Duurlig Nars'taki seçkin bir Xiongnu mezarlığına gömülen üç kişiyi analiz etti. Bir erkekte paternal haplogrubu C3 ve maternal haplogrubu D4 bulunmuştur. Dişide ise maternal haplogroup D4 vardır. Üçüncü birey, bir erkek, paternal haplogrubu R1a1 ve maternal haplogrubu U2e1'i taşımaktadır. C3 ve D4'ün her ikisi de Kuzeydoğu Asya'da yaygındır, R1a1 Avrasya'da yaygındır, U2e1 ise Batı Avrasya soyudur.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski