Allah

 

Allah

Allah (Arapça: الله), İbrahimî dinlerde geçen tek Tanrı'yı ifade eden Arapça sözcüktür. Allah ismini Müslümanlar dışında Yahudi Arapçası konuşan Yemen Yahudileri ve bazı Mizrahi Yahudileri topluluklarıyla Malta'da yaşayan Roma Katolikleri, Orta Doğulu Semitik Hristiyanlar olan Aramiler, Maruniler, Süryaniler ve Keldaniler de kullanır.

İbrahimî dinlerin kitaplarında Tanrı kişileştirilmiş bir yaratıcıdır. Birincil kişi olarak konuşur ve bazen insanların karşısına "insan görüntüsü" ile çıkar. İslam'da Allah Müntakim (intikam alan), Mütekebbir (büyüklenen)dir. Ayrıca Sabur (çok sabırlı), celil (Celalet; 1/azamet, 2/hiddetlilik, hışım), rahim (çok merhametli), halim (yumuşak huylu), vedud (sevecen) gibi insani duygular ifade eden isimlerle de anılır ve insana ait özelliklerin de aslında Allah'a ait olduğu ifade edilir. Hristiyanlıkta Tanrı baba gibi, Sufîlikte arkadaş gibidir. Tanah'ta da Yehova'nın sık sık kişileştirildiği görülür.

Tanrı hakkında teşbihi antropomorfik bir dil kullanılıp kullanılamayacağı Yahudi, Hristiyan ve İslam düşünce tarihinde oldukça yoğun tartışmaların konusu olmuştur. İbrahimî dinlerin kutsal kitaplarında Tanrı'yı teşbih eden, antropomorfik örneklere rastlanabileceği gibi O'nu yaratıklara benzemekten tenzih eden ifadelere de rastlanmaktadır. Genel bir bakışla Kur'an ve Kitâb-ı Mukaddes'te tenzihten çok teşbihin var olduğu söylenebilir.

Allah'ın Arapça yazılışı
Allah'ın Arapça yazılışı

Etimoloji ve tarihî kullanım

Allah kelimesinin Arapça bir kelime olmadığı iddiası mevcuttur ve kelimenin kökeni klasik Arap dilbilimciler tarafından yoğun olarak tartışılmıştır.

MÖ 2000’lere dayanan Kenan panteonunda “El” ya da “İl” baştanrı konumundaydı. El her şeye kadir, ezeli ve ebedi, yer ile gökteki her şeyin tek hakimi, her şeyi yaratan, yaratıcı, antlaşma yapan ahit tanrısı vs. gibi niteliklere sahipti. El tanrısı Aramiceye Eloh veya Elaha ve İbraniceye Eloah olarak geçmiş, Yeni Ahit’te “Eli” ve “Elohi” tanrı anlamında kullanılmıştır. İl veya El sonu el veya il ile biten isimlerde görülmeye devam etmektedir. Gabri-el, Mika-el, Azrail, İsrafil, İsrael, Yişmael (İsmail), Emanuel vb. İslam öncesi Arapça yazıtlarda Hristiyanların MS 6. yüzyılda El ve Eloha kelimelerini kullandıkları bilinmektedir.

Basra okulu onu irticali bir kelime veya gizli, yüce gibi anlamlara gelen “lyh” kökünden türemiş “lah”ın belirgin formu olarak değerlendirmişlerdir. Diğerleri ise kelimeyi Eski Suriye dili veya İbraniceden ödünç alınma, çoğunluk ise Arapça Al-ilah’ın kısaltılarak Allah şekline dönüştürülmesi olarak kabul etmişlerdir. Alimlerin çoğunluğu sonuncu teoriyi benimser ve ödünç kelime teorisine şüpheyle yaklaşır.

İslami para, Rashidun Zamanı. Hüsrev türü. AH 31-41 AD 651-661
Raşidun Halifeliği'nin paralarından. (656). Sasani hükümdarı II. Hüsrev'i taklit eden büst, Ay-yıldız, Besmele ve Zerdüşt ateşi. İslami sembollerin pagan sembollerle yüzyıllar süren birlikte varolma, evrim ve yerini alma sürecine işaret ediyor.


Allah anlayışı Mekke dininde belirsiz bir anlama sahipti. Allah veya ilah sözcüğü bir isim veya unvandan daha çok bir sıfat olarak kullanılmış olabilirdi. Allah İslam öncesi dönemde politeistik Mekke panteonunda bir put ile temsil edilmeyen tek ilah ve bir baştanrı idi. Güney Arabistan tanrılarından el-Lât, el-Uzzâ ve el-Menât Kur'an'da da anlatıldığı şekliyle Allah'ın kızları olarak anılıyorlardı.

Uruklular, Nebatiler ve İslâm öncesi Mekkeliler tarafından da kullanılan Allah ismi İslâm ile birlikte bir dönüşüm yaşamış, arkadaş, eş, kız ve çocuk gibi unsurlarından arındırılmıştır.

Kelime Kökeni

Arapça Alh kökünden gelen allāh الله  sözcüğünden alıntıdır. Arapça sözcük Arapça al-(i)lāh الله  "tanrı" sözcüğünden türetilmiştir. Daha fazla bilgi için ilah maddesine bakınız.

Tarihte En Eski Kaynak

[ (1300 yılından önce) ]

Bu kaynak kayıtlara geçmiş ve Allah kelimesinin kullanıldığı yazılı ilk kaynaktır. Kullanımı daha öncesinde sözlü olarak veya günlük hayatta yaygın olabilir.

İsim hakkında İslamî görüşler

İsmail Hakkı Altuntaş "Allah kelimesinin ‘İlah’ dan türetilmiş olduğu bunun da Sami dinlerin ortak kullanımı olan El/İl den türetilmiş olduğu daha kabul edilebilir bir görüştür. Pagan baş Tanrısı ölümsüz El’in isminin geçirdiği linguistik değişmelerin Hem Yahudilere hem Müslümanların hem de diğer birçok dinin Tanrı isimlerinin oluşumunda katkıda bulunmuş olacağı ihtimali kesinlikle göz ardı edilmemelidir. Bütün dinler bir önceki dinlerin inanç, dil, kültür, yaşam, dünya görüşü gibi birçok ögelerinden beslenerek gelişmişlerdir. Aramca-Süryanice konuşan İsa da Tanrı'ya son nefesinde şöyle diyordu: “Eli, Eli, lama şevaktani”, ‘Tanrım, Tanrım beni neden terk ettin?” ifadelerini kullanmaktadır.

Arapçadaki “ilah” isminin, Süryanice olduğu, “Laha” veya Aramice “alâha” kelimesiyle ilgili olacağı üzerinde duranlar olmuştur.

İslamda Allah'ın tek; zıddı, benzeri ve ortağı olmayan yaratıcının "özel ismi" olduğuna, ayrıca bu ismin kemal, cemal ve celal sıfatlarının ifade ettiği anlamların tamamını kapsadığına, ismin Türkçe "tanrı", Arapça "ilah", İngilizce "god", Almanca "gott", Farsça "hüda" gibi Tanrı için isim olarak kullanılan bütün kelimelerden farklı olduğuna inanılır. Buna göreİlah, tanrı, rab gibi kelimeler cins isim sayılır çoğul olarak kullanılabilirler.

Diyanet İşleri Başkanlığınca Allah isminin "el-ilah" kelimesinden türediği görüşü tercih edilmiştir.

Allah inancının gelişimi

    Ana maddeler: Kelam, Akait, İnsan biçimcilik, Arş ve Müteşabih

İslam öncesi değişimler: İbrani dini metinlerinde Tanrı ile ilgili antropomorfik ifadeler zaman içerisinde hafifletilir veya yok edilirler. Örneğin Kitab-ı Mukaddes’teki Yunus kitabının, Midraş türü, tarihi bir gerçekliğe dayanmayan, eğitim veya nasihat amaçlı Tevrat kıssasında Yahudi tercümanlar, antik metindeki antropomorfik betimlemeleri kaldırmıştır;

Yunus 1:6'da Masoretik Metin'de (MT) "...Tanrı belki halimizi görür de yok olmayız..." diye yazarken Yunus Targum'unda bu pasaj "...belki Tanrı'dan üzerimize rahmet gelir..." yazmaktadır. Gemi kaptanının teklifi ilahi geleceği değiştirmekten ziyade ilahi acımayı elde etmeye yöneliktir. MT'de Yunus 3:9'da "Belki o zaman Tanrı fikrini değiştirip bize acır, kızgın öfkesinden döner de yok olmayız" derken Targum'da "Her kimin idrakında günah varsa tövbe etsin ve Tanrı tarafından bize acınacak" yazar. Tanrı fikrini değiştirmemektedir; acımaktadır.

Muazzez İlmiye Çığ'a göre İbrahimi dinlerde tanrı tarih içerisinde antropomorfik tanımlamalardan arındırılarak daha soyut kavramlarla ifade edilen, değişerek gelişen bir figürdür. Başlangıçta gökte bir saray içerisinde, etrafında bir sürü yaratıkla yaşayan, göğe merdivenle inip çıkan, diğer tanrıları da tanıyan insan şeklinde bir aile veya klan tanrısı iken, zaman içerisinde seks yaşamları ve insani özellikleri yok edilerek sadece melekler ve şeytanlar üzerinden konuşan ulusal ve son aşamada evrensel tanrı figürüne dönüşür. Bu aşamada Evrenin yaratıcısı olan Tanrı; ebedi, her şeye gücü yeten ve her şeyi bilen bir tanrıdır. Günümüzde İbrahimî dinler Tanrı'nın zamandan ve mekandan münezzeh olduğuna inanır, bu yüzden Tanrı somut evrenden bağımsızdır ancak yine de duaları duyar ve tepki verir.

İslamda Allah inancının gelişimi

Ana maddeler: Kelam, Akait, İnsan biçimcilik, Arş ve MüteşabihTek ve benzersiz Allah inancı İslami tevhid inancının temelidir. "Allah" sözcüğü Kur'ân'da 2699 defa tekrarlanır. İhlas Suresi, İslâm'ın Allah inancını özetler: "De ki; O Allah bir tektir. Allah Samed'dir. Doğurmamıştır ve doğurulmamıştır. Ve O'na hiçbir şey denk olmamıştır."

Bunun yanında; "Allah, Âdem'i kendi biçiminde yarattı", "Resulullah buyurdular ki: "Biriniz sırtüstü uzanıp, sonra da ayak ayak üstüne atmasın.", Resulullah'ı dinledim, "O gün bacak açılır ve secdeye çağrılırlar ama güç yetiremezler" (Kalem 42) mealindeki ayetle ilgili olarak şöyle diyordu: "Rabbimiz baldırını açar, her mü'min erkek ve her mü'min kadın O'na secde eder. Dünyada iken kendisine riya ve gösteriş olarak secde edenler geri kalırlar. Onlar da secde etmeye kalkarlar, ancak sırtları bükülmeyen yekpare bir tabakaya dönüşür ve benzeri ifadeler dini kaynaklarda yer alır.

Din alimleri yaratıklara benzemeyen ve her türlü eksik sıfattan tenzih edilen Allah anlatımıyla çelişen insan biçimci ifadeleri müteşabih olarak nitelendirip gerçek manasının bilinemeyeceğini ifade ederler.

Kur’an ve hadis anlatımlarında Allah kızar ve öfkelenir, "öç alma" yoluna gider, yatışır, düşünür, acır (Rahim), bağışlar; "efendi (Rabb) ve "kral" (Melik) olur, evi ve tahtı vardır. "Zorba" (Cebbar), "sevecen, "(Vedûd), öfkelidir (Celil). Kur'an'da insansı bir dil ile Muğire Oğlu Velid’e zenim (soysuz) şeklinde hakaret edilir. Kur'an’da Allah'ın 99 ismi arasında verilen intikam alan, sabırlı olan gibi isimler ile (yemin etme, beddua etme, hikâyeler anlatma, kendisine dostlar ve düşmanlar edinme gibi) fiiller kişisel tanrı olarak tanımlanan ve Tanrı’ya insanî sıfatlar atfeden diğer örneklerdir.

İslamda selef devri olarak adlandırılan, başlangıçta sorgulanmayan ve inanç açısından sorun olarak görülmeyen Allah’ın zatı, sıfatları ve eylemleriyle ilgili inancın teşbih-tenzih tartışmaları üzerinden belirli değişimler geçirdiği, gökyüzünde arşta (koltuk) oturan, iki eli, yüzü, "gözler"i, karnı, bacağı gibi insani sıfatlarla tanımlanan yaratıcı inancının kelamcılar tarafından sorgulandığı, bu kapsamda farklı görüş ve mezheplerin ortaya çıktığı görülür.

  • Maturidi-Eşari: Görme ve duyma gibi sınırlı bir insan-tanrı benzetmesini kabul eder. Kur'anda geçen Allah'ın eli, yüzü vb. ifadeler müteşabih kavramı ile açıklanır.
  • Şiî: Sembolik ifadelerle Allah'ın anlatılmasını onaylar.
  • Sufî: Allah'ın şeklinin olmadığına, sonsuz olduğuna, şimdiki halimizin onu görmeye gücünün yetmediğine ve Allah'ın "her yerde" olduğuna inanır.
  • Mutezile-Cehmiyye: Cehmiyye ve İslamda akılcı mezhep olarak bilinen Mutezile Tevhide aykırı bularak Allah'ın herhangi bir şekilde insana benzetilmesine karşı çıkar ve soyutlama yapar.
  • Mücessime, Müşebbihe, Selefi, Vahhabi: Allah'ı teşbihlerle anlatır, ona gerçek anlamda el-yüz atfeder ve arşta oturduğunu kabul eder. Selefiliğin teorisyeni kabul edilen İbni Teymiyye "Allah, arş kadardır, ne ondan büyük ne de ondan küçüktür." ifadelerini kullanmıştır.

İslam din felsefesinin geleneksel adı olan Kelâmcılıkta Allah'a zaman ve mekan izafe edilmesi onun cismanileştirilmesi olarak değerlendirilir. Ayrıca Allah'ın insana benzetilmesi (antropomorfizm) müşebbihe olarak tanımlanır, İslâmdışı ve küfür kabul edilerek reddedilir. Tevrat’taki "Yakup ile güreşe tutuşan Tanrı" (Hoşea 12:3) ve Hristiyanlık üçlemesindeki "Baba Tanrı" figürü eleştirilir. Kelâmcılar Kur'ân ve kudsi hadisler gibi İslâmî kaynaklarda kullanılan Allah'a mekân (gök, arş (taht) izafe eden (Taha-5 ve Araf 54)) ve “Allah’ın eli” Allah’ın yüzü”, "insanın Rahmân suretinde yaratılması" gibi ifadelerle Allah'ın işitmesi, görmesi gibi ifadeleri mecazi ifadeler olarak tanımlarlar.

İslamda Arş

    Ana maddeler: Arş ve melek

Allah melekler tarafından taşınan ve kendisine övgüler sunularak etrafında dönülen arş adı verilen bir tahtta oturur. Âlemin idaresi de buradan yapılmaktadır. Arş koç veya insan, arslan, öküz, kartal yüzlü meleklerce taşınır. Bazı rivayetlerde sayıları dört olan taşıyıcıların sayısının ahirette bazı peygamberlerin de katılmasıyla sekize ulaşacağı, Allah’ı tespih ederken Arapça, diğer zamanlarda ise Farsça konuştukları rivayet edilir.

Malzeme ve ebad

    Rivayetlere göre arş nurdan, nur suyundan veya yakuttan yaratılmış büyük sütunları bulunan bir tahttır. Arş altı, üstü, sağı, solu, ağırlığı, gölgesi, köşeleri, sütunları olan, kubbe şeklinde büyük bir nesnedir. Yedi gök ile yer, kürsüye göre çölün ortasına atılmış bir yüzük halkası, Arşın kürsüye göre büyüklüğü ise, çölün halkaya olan büyüklüğü kadardır.

Yeri

    Arş yedinci göğün üzerindeki firdevs/ adn cennetinin üstünde, Allah da arşın üzerinde bulunmaktadır. Güneşin yörüngesi arşın altındadır ve güneş ışığını arşın nurundan alır.

Kelamcılara göre Allah'ın sıfatları

Allah'ın sıfatları İslam akait mezheplerini oluşturan ve kendilerine kelamcı denilen İslâm felsefecileri tarafından tanımlanan sıfatları ifade eder. Tartışmalar İslam entelektüelizminde zamanla daha soyut (müteal, varlıküstü) bir tanrı tanımlamasını da beraberinde getirmiştir. Kelamda Allah'ın vücudu veya varlığı, şuunat olarak ifade edilen fiilleri, isimleri ve sıfatları ile ele alınmıştır.

Kelamcılara göre Allah'ın kendisi bilinmez, Allah'ı bilmek, sıfatlarını bilmekle olur. Mezheplere göre farklılık arz etmekle beraber, Allah'ın sıfatları uluhiyetin ayrılmaz gereği olarak kabul edilen zatî ve subûtî sıfatlardan oluşur;

Zatî sıfatlar

    Sadece Allah'ta mevcut olduğuna inanılan sıfatlardır. Varlığının vacib (zorunlu) olması (vücud, İbn-i Sînâ'ya ait tabirle (vâcibülvücûd), ezeli oluşu (kıdem), bâki oluşu (beka), tek ilah oluşu (Vahdaniyyet), varlıklarına benzememesi (Muhalefetun lil havadis), hiçbir şeye ihtiyacı olmaması, kendi nefsi ile kaim olması (Kıyam bi nefsihi).

Subûtî sıfatlar

    Kelamcılar tarafından Allah'ın mahiyyet-i nefsü'l emriyesinde sabit ve daimi olan, ancak diğer varlıklarda da benzerleri bulunan sıfatlar olarak tanımlanırlar. Hayat sahibi oluşu, ilim sahibi oluşu, işitmesi (Semi), görmesi (basar), irade etmesi, bir şeyi dilemesi (İrade), gücünün yetmesi (kudret), söz söylemesi (Kelam) olarak sıralanabilir. Yaratma (Tekvin) da subûtî sıfatlardan kabul edilmiştir.

Kelam anlayışında Allah'ın varlığı ve birliğinin delilleri

    Ana maddeler: Tanrının varlığı, Tektanrıcılık, Tevhid (din) ve Şirk

Kelâmcılar arasında Allah'ın varlığının ispatı ve sıfatları kelamcılar uzun tartışmalara konu olmuştur. Kelâmcılar Allah'ın mahiyetinin bilinemeyeceğini, ne olmadığının ise akılla bilinebileceğini ifade ederler. Buna göre Allah'ın benzeri olmadığı gibi, zıddı da yoktur.

Kelam anlayışında Allah'ın varlığı ve birliğinin delilleri

    Ana maddeler: Tanrının varlığı, Tektanrıcılık, Tevhid (din) ve Şirk

Kelâmcılar arasında Allah'ın varlığının ispatı ve sıfatları kelamcılar uzun tartışmalara konu olmuştur. Kelâmcılar Allah'ın mahiyetinin bilinemeyeceğini, ne olmadığının ise akılla bilinebileceğini ifade ederler. Buna göre Allah'ın benzeri olmadığı gibi, zıddı da yoktur.

İyilik ve kötülük tanrısının ayrı düşünüldüğü Manicilik ve Zerdüştçülük gibi dinlerden farklı olarak, İslam tek tanrı inancını benimsemiş ve “iyilikler gibi kötülükler de Allah'tandır” ön kabulü imanın esaslarından sayılmıştır.

Kelâmcılar Allah'ın varlığını kanıtlama amacıyla bazı önermeler saymışlardır;

  • Hudus delili: "Evren'deki her şey sonradan olduğuna göre bunların öncesinde ve bunların hepsine sebep (ilk sebep) olan bir varlık olmalıdır."
  • Nizam delili: "Evren'deki nizam bir nizam kurucunun varlığını kanıtlar."
  • İmkan delili: "Evren'deki her şeyin olması da mümkündür, olmaması da. Bu kuralın bir istisnası olmalıdır, yani yokluğu imkânsız olan, Allah'tır."
  • İlm-i evvel delili: "Evren'deki her şey ilim (ön bilgi) ile var olabilir. Bu bilgiye sahip birisi olmalıdır."
  • Kabul-u amme delili: "Herkes Tanrı'nın varlığını kabul eder, öyleyse vardır."

Diğerleri: İbda delili, İhtira delili, Burhan-i Inni (Eserden muessire), Burhan-i Limmi (Muessirden esere), Burhan-i Temanu, Burhan-i Telazum.

Zatî sıfatlardan olan vahdaniyyet, İslâmi literatürde, Hristiyanlıkla ilgili en bariz farklılığı oluşturması nedeniyle, önemli yer tutar. İhlas Suresi'nde formüle edilen şekliyle, Allah birdir (sayı olarak - vahidiyyet) ve benzersizdir. (mahiyyet-i nefs-ül emriyesi itibarıyla - ehadiyyet).

Sufî görüşleri

    Ana maddeler: Hulul ve Vahdet-i vücud

Sufîlere göre Allah her şeyde ayandır (görünen) ve aslında her şeydir. Onun dışındaki varlık alemi, varlığı ve yokluğu eşit olan bir hayaldir. Allah insanların şekline ve vücuduna girer (hulul) ve kendisiyle konuşulur, arkadaşlık kurulur.

Hallâc-ı Mansûr'a göre ise Müşebbihe İtikadî mezhebindeki görüşlere benzer fikirlere inanmak büyük günahlardan sayılmakta ve neticede kişiyi "tevhîd" inancının dışına iterek, onun varlığının inkarına kadar sürüklemekteydi.

    Ayrıca bakınız: Hallâc-ı Mansûr ve Tevhid (din)

Allah'ın isimleri

    Ana madde: Allah'ın isimleri

“Allah’ın isimleri” (Ar. "el-Esmâü'l-Hüsnâ", Tr. "En Güzel İsimler"), Kur’an ve hadislerde Allah’a izafe edilen fiil veya sıfatlardan türetilmiş veya doğrudan Allah'ı ifade amacıyla kullanılmış olan isimlerdir. İslâmî mistisizmde 99 tanesi şifacılık, ritüel ve dualarda kullanılır. İslâm toplumunda bunların dışında Rab, "Hüda", Yezdan, Çalab gibi isimler de Allah için kullanılırlar.

Bu isimlerin bir kısmı, yeni söyleyiş ve anlamsal yüklemeler yapılarak Araplaştırılmış kelime köklerinden türeyen isimlerden oluşur; Allah, Halik, Malik, Hakem, Hannan, Sultan, Kebir, Fatır, Fettah, Rab, Hadi, Tevvab, Musavvir, Kuddüs vb.

Kur'anda isimleri anılan peygamberler ve bunların kitapları kendilerini sıklıkla Yehova'ya bağlamalarına rağmen İslamda Yahve / Yahova ismi kullanılmaz ve bilinmez. Kur'anda Cebrail, Mikail gibi melek isimleri diğer İbrahimi dinlerde olduğu gibi El (ya da İl) ile bağlantılıdırlar. Kur'anda da geçen ve İslam'da geleneksel olarak dualara başlarken kullanılan Allahumme, İbranice (olasılıkla) Elohim kelimesinin Arapça telaffuzundan ibaret bir kelimeydi. Elohim İbranicede "majesteleri!" ifadesinde olduğu gibi yüceltme amaçlı çoğul ("Tanrılar!" gibi) olarak kullanılmaktaydı. Yahudilikte Yahve yerine kullanılan isimlerden olan Rab (efendi, ağa, İng;Lord) kelimesi de Kur'anda sıklıkla Allah için kullanılır. Yahve yerine kullanılan kelimelerin 10 emir arasında bulunan "Tanrın Yahve'nin adını boş yere ağzına almayacaksın, Yoksa Yahve bunu cezasız bırakmayacak" ifadesi ile bağlantılı olarak Yahudiler arasında yerleştiği düşünülüyor. Kuran'da Allah için en sık kullanılan isim/sıfatlardan bir diğeri de (Arap kökenli olmayan) Rahman'dır. Bu sıfat teriminin (Rahmanan/Rahman) bilinen en eski kullanımı Akadca ve Aramice'de Hadad'a adanmış bir yazıtta bulunur.

Ayrıca Esmâü'l-Hüsnâ’da geçen Celil (büyük, ulu, hışımlı, öfkeli), Mütekebbir (büyüklenen), Sabur (Sabreden), Müntakim (intikam alan) gibi bazı isimleri ise antropomorfik çağrışımları olan isimlerdir.

Bu isimlerden Ahad, Samed kelimeleriyle Azîz, Rahmân, Malik, Vedud gibi isimler Arap mitolojisi'nde tapınılmakta olan yerel tanrı isimlerine benzerlikleriyle dikkat çekerler. Muazzez İlmiye Çığ bir örnekle bunun tek tanrıcılığa giden yolda gerçekleştirilen değişimlerden birisi olduğunu kaydeder. İslam öncesi Arap toplumunda var olan tanrı isimlerinden Allah adının Al-lat, Mennan’ın Menat, Aziz’in Uzza ile olan fonetik-etimolojik bağlantısı dini çevrelerin de dikkatini çekmiş, konuya antropolojik yaklaşımdan farklı, Allah'ı ve İslamı merkeze alan açıklamalar getirilmiştir.

Ayrıca bakınız

TDK sözlük anlamı ve açıklaması nedir?

Allah

isim, özel, (Alla:hı), Arapça allah

Kâinatta var olan her şeyi yaratan, koruyan, tek ve yüce varlık, Tanrı.

allah

isim, mecaz, (alla:hı)

Herhangi bir işte başarılı olmuş, en üst dereceye ulaşmış kimse:

      "Amerika'da kaçakçılığın allahları vardır." - Tarık Buğra

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski