İnsanlık, insanların içinde bulundukları durumlarladan türemiş, fedakarlığın temel ahlaki değerleri ile ilişkili bir erdemdir.
İnsanlık adaletten farklıdır çünkü adaletin bünyesindeki hakkaniyetten daha fazla, insanlığa dahil olan bireylere karşı bir fedakarlık düzeyi vardır. Yani insanlık, sevgi, fedakarlık ve sosyal zeka tipik olarak bireysel güçlerdir, ancak adalet genellikle herkese genişletilir. Peterson ve Seligman Karakter Güçleri ve Erdemleri: Bir El Kitabı ve Sınıflandırma (2004) adlı eserlerinde, insanlığı, tüm kültürlerde tutarlı olan altı erdemden biri olarak sınıflandırır.
Kavram, Rönesans zamanındaki insani veya hümanist felsefe ve erken modern dönemdeki insancıllık kavramlarının gelişmesine dayanır ve insan hakları gibi çağdaş fikirlerin doğuşuna sebep olmuştur.
Tarihi perspektifler
Konfüçyüs felsefesi
Konfüçyüs, insanlığın ya da “Ren”'in “ayakta durmak istersen, başkalarının ayakta durmasına yardım et” diyen “insan sevgisi” olduğunu söyledi. Yani, Konfüçyüs insanlık teorisi, altın kuralı örneklemektedir. Konfüçyüsçü düşüncenin o kadar merkezindedirki Seçmeler'de 58 defa geçer. Hristiyanların Tanrı'yı bulma sürecine benzer şekilde, Konfüçyüs, görünüşte ilahi bir üstatlık noktasına ulaşıp ustanıza eşit veya ondan daha iyi olana kadar Ren'i aramayı öğretir. Konfüçyüs Ren kavramı, hem sevgiyi hem de fedakarlığı içerir.
Yunan Felsefesi
Plato ve Aristo ikisi de erdemler konusuna kapsamlı bir şekilde yazdı, ancak insanlığın güçlü yanlarından iki tanesi olan sevgi ve nezakete çok değer vermelerine rağmen hiçbir zaman bir erdem olarak insanlık üzerine yazmadılar. Platon ve Aristoteles, sırasıyla "cesaret, adalet, sakinlik" ve "cömertlik, zekâ, samimiyet, doğruluk, ihtişam ve ruhun büyüklüğü"'nü yegane erdemler olarak görüyorlardı.
Semavi Dinler
İnsanlık, Thomas Aquinas'ın '“Yedi İlahi Erdemlerinden" biridir. Bunun ötesinde, bazı pozitivist Hristiyan kültürlerinde insanlık o kadar önemliydi ki Tanrı gibi büyük harflerle yazılması gerekiyordu. İncil'de: nezaket, fedakarlık ve sevgi; hepsi belirtilir. Atasözleri 19:22 "Bir bireyin isteğinin nazik olmak olduğunu" belirtir. Fedakarlık konusunda, yabancılara yardım etmek (İbraniler 13: 1) ve İncil'e ait özdeyiş olan “vermek almaktan iyidir” (İşler 20:35) üzerine vurgu yapılır.
İnsanlığın güçlü yanları
Sevgi
Sevgi, tamamen biyolojik ve kimyasal bir dizi süreçten dini bir konsepte kadar birçok farklı tanımlamaya sahiptir. Bir karakter gücü olarak sevgi, bağlanma, rahatlık ve genellikle olumlu duygular ile karakterize edilen iki kişi arasındaki karşılıklı bir duygudur. 3 kategoriye ayrılabilir: bir çocukla anne babaları arasındaki sevgi, arkadaşların için sevgi ve romantik aşk. Sevgiye bir güç olarak sahip olmak, sevgi dolu bir ilişkiye dahil olmakla ilgili bir güçtür, sevme kapasitesiyle ilgili değildir.
Psikolojik anlamda sevgi, en çok başkalarına olan bağlılık çerçevesinde incelenir. “Sevginin gizemini” ortadan kaldırdığı için, sevgiyi bu şekilde tanımlamayı ve incelemeyi bir dereceye kadar ihtilaf çevrelemektedir. Sevgi gizemli olduğu için, bir ölçüye kadar, bağlanma kuramı açısından incelenir, çünkü zaman süreci boyunca incelenebilir. Bebeklerde bağlanma Garip Durum Testi ile incelenir. Genellikle bir anne olan bir bireye bağlanma, anne deney ortamından alındığında bebeğin ne kadar sıkıntılı hale geldiğine göre belirlenir. Yetişkin Bağlanma Röportajları (Kaplan ve Main), Yetişkin Bağlanma Prototipleri (Hazan ve Shaver) ve daha fazlasını içeren birkaç yetişkin bağlanma modeli vardır. Genellikle yetişkin bağlanma modelleri, bebeklerde görülen belirgin bağlanma belirtilerinin zihinsel temsiline odaklanır.
Sevginin faydalarını destekleyen kanıtlar, sevginin eksikliğinden kaynaklanan olumsuz durumlarda görülür. Yetim çocuklar, bağlanma eksikliğinden kaynaklanan olumsuz niteliklerle ilgili çalışmalarda hedef alınmıştır. Ek olarak, güvenli bir şekilde bağlanma ile gelişen bireylerin daha düşük depresyon olasılığı, yüksek öz saygıları ve daha az boşanma olasılığı vardır.
Nezaket
Nezaketin sahip olduğu güç en çok fedakarlık, cömertlik, yardımseverlik ve genel olarak insanlara yardım etme isteği uyandıran duygularla ilgilidir. Yani, insanlığa yardım etmeye meyilli olma durumudur. Aşağıdaki ifadeler Eylemdeki Değerler (VIA) insanların nezaketle güçlü yönlerini belirlemeyi amaçlayan psikolojik değerlendirmedir: "diğerleri de benim için önemlidir", "vermek almak almaktan daha önemlidir", "minnettar insanlar kadar minnettar olmayanları da önemserim." Nezaket, insanlığın bir parçası olarak felsefi ve dini geleneklerin kökeninde vardır ve Yunanca'da "agape", İbranice'de "chesed" ve "philanthropy" kelimesinin kökeni olan Latince philantropia kelimesi gibi, nezaketin fedakar sevgi yönü ile ilgili sözleri vardır. Nezaket, dini ve teorik kavramların ötesinde bir güç olarak o kadar değerlendirilir ki, okul toplum hizmeti programları ve AmeriCorps gibi ulusal programlar aracılığıyla desteklenir. Ek olarak, nezaketteki cinsiyet farklılıkları istatistiksel olarak anlamlı olsa da minimum düzeydedir ve kullanılan test yöntemleri her zaman yapı geçerliliğine sahip olmayabilir.
Nezaket, genellikle süregelen bir özellik olarak değil, duruma göre ölçülür. Kendi kendine rapor edilmiş fedakarlık ölçeği ve psikolojik ölçümün Uzlaşılabilirlik için fedakarlık ölçeği insanlara ne kadar sıklıkla fedakar davranışlarda bulunduklarını ve dikkatlerini başkalarına verdiklerini sormak için kullanılır. Ancak birincisi birçok fedakar davranış şeklini dışarıda bırakır ve sadece 20 çeşit spesifik fedakarlıkla ilgili davranış sorar.
Nezaket ve fedakarlıktan her iki taraf içinde faydalar vardır. Bazılarının nazik olmasının arkasında bencillik temelli nedenler olabilir ve bu kişiler için fayda davranışlarından dolayı aldıkları olumlu etkidir. Başka bir çalışma nezaket sürecinin çocuklarda sosyal yetenekleri geliştirdiğini ve bunun da bağlanma ilişkilerini olumlu etkilediğini bulmuştur. Buna ek olarak, yaşlılarda gönüllülük aktivitelerinin erken ölüm riskini azalttığı ve ruh sağlığı faydaları olduğu ortaya konulmuştur. Unutulmaması gereken şey, sürekli bir özellik olarak fedakarlık ve bir davranış olarak fedakarlığın arasındaki farktır.
Sosyal Zeka
Sosyal zeka insanlıkla ilişkili üç gücün en modern olanıdır. Karakter Güçleri ve Erdemleri psikolojik değerlendirmesi, sosyal zeka'yı mahremiyet, güven, ikna, grup üyeliği ve politik güçte bulunan sosyal ilşkilerde dahil olmak üzere başkaları ile olan ilişkileri anlayabilme kabiliyetidir.
Zeka için Weschler'in zeka tanımından çoklu zeka ile ilgili çeşitli teorilere kadar birçok psikolojik tanım bulunmaktadır. CSV zekayı sıcak ve soğuk olmak üzere ikiye ayırır ve buna göre sıcak zeka aktif duygusal süreçlerle ilgili olan zekadır. (338) Sosyal zekası yüksek olan insanlar kendilerini iyi bilen insanlardır ve etkili organizatör ve liderdirler. Ek olarak, diğer iki sıcak zeka şekli olan kişisel ve duygusal zekanın öğelerini birleştirir. Kişisel zeka, sosyal zekanın içsel karşılığıdır ve duygusal zeka, duyguları anlama kapasitesidir. CSV, üç sosyal zeka ölçeğini vurgular: Faktöre Dayalı Sosyal Zeka Görevleri, Psikolojik Farkındalık Değerlendirme Prosedürü ve Mayer-Salovey-Caruso Duygusal Zeka Testi.
Sosyal zeka araştırmalarının sayısı sınırlıdır ancak sosyal zeka ile ilişkili özellliklerle ilgili yazılı eser çoktur. Zaccaro et al., sosyal zekâ ve algılayıcılığın etkili liderliğe entegre olduğunu öne sürer; yani, iyi liderler “sosyal uzmanlar” dır.
Bir erdem olarak insanlık üzerine yapılan psikolojik çalışmalar
Erdem ve Refah
Her ne kadar psikolojik araştırmacılar için nispeten yeni bir araştırma alanı olsa da, karakter gücü ve erdemler psikometrik araştırmalarda tutarlı bir şekilde ölçülmüş ve psikolojik ve sübjektif refah ile pozitif olarak ilişkili olduğu gösterilmiştir. Dahası, bir manevi/teistik dünya görüşünü destekleyenler arasında bile, bu sağlıklı ilişkilendirmelerin doğaüstü bir varlığa bağlanmasına kıyasla insanlık/uygarlıkla daha iyi açıklandığı görülmektedir.
insanlık kelimesi ne demek TDK sözlük anlamı ve açıklaması nedir?
insanlık, -ğı
1. isim İnsan olma durumu; insaniyet.
2. isim İnsanca davranma; insaniyet:
"Bakışları insanlıktan çıkmış, sanki karşımda ürkmüş, azgın bir hayvan var." - Ahmet Ümit
3. isim İnsanların tümü; beşeriyet:
"İnsanlığın belli bir sonuca yöneldiğini gösterir hiçbir alamet yok." - Cemil Meriç
4. isim Doğru dürüst insana yakışır durum; adamlık, âdemiyet.
5. isim İnsanı insan yapan, insanın doğasını oluşturan niteliklerin hepsi; insaniyet:
"Bugün her şeye karşın en güçlü günlerimi yaşıyorsam bunu gördüğüm insanlık eğitimine borçluyum." - Azra Erhat
6. isim İnsanın değerini, saygınlığını veren öz, insana yaraşır yaşama ve düşünme ilkesi; insaniyet:
"Benim ona fenalık etmem, insanlığa aykırı bir şeydir." - Reşat Nuri Güntekin
7. isim İnsanı sevme, insan sevgisi, insancıl olma; insaniyet:
"Öyle kimseler ki, insana insanlık dersi verebilirler." - Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Felsefe Terimleri Sözlüğü - 1975
Türkçe: beşeriyet, insaniyet, İngilizce: humanity, Fransızca: humanité, Almanca: Humanität, Menschheit, Latin: humanitas
I. 1. Tüm insanları içine alan bütün. 2. İnsanı insan yapan, insanın doğasını kuran niteliklerin tümü. II. 1. İnsanın değerini, saygınlığını veren öz; insana yaraşır yaşama ve düşünme ilkesi. 2. İnsancıl olma; insanları sevme; insan sevgisi. 3. Temelini antik kültür ürünlerini benimsemede bulan ve insanlığı kendi içinde yetkin bir yetişimin ereği olarak koyan eğitim ülküsü. // Antikçağdan beri süregelen insan üzerindeki görüşlerde, "insanlık" kavramından, insanın, hayvanlık yanından ayrı olarak "insanlığı", en geniş anlamıyle insan niteliklerinin tümü anlaşılır; insanı insan yapan bu nitelikler doğaca verilmişlerdir ve insanı, insan olmanın anlamı ve ereği olarak insanlıkla ilgili olanı bilmek ve bu bakımdan bilinçlendirmekle yükümlendirirler. Böylece "insanlık ülküsü" bir eğitim ülküsü olarak belirir. Daha Hellenistik çağda, sonra da yeniçağda türlü biçimlerde dile gelen "insanlık ülküsü" iki noktada toplanır: a. Usun insana özgü olduğu inancından,usu oluşturmanın eğitim bakımından gerekli olduğu sonucu çıkar; çoğunlukla da doğa bilimleri ve teknik bir yana bırakılır, b. "İnsanlığın" insanı hayvandan ayıran tinsel yeti olarak bütün insanları kuşattığını kabul eden bu anlayıştan bir ahlaksal ödev çıkar: "Genel insanlığı" (insana özgü olanı) soysop, din, ulus, ırk ve uyruk ayrılığına bakmadan, her insanda tanımak ve uyandırmak. Böylece insanlık ülküsü yoluyla, usun aydınlanması, hoşgörü, siyasal eşitlik (yasalar karşısında eşit olma), ayrıca köleliğin kaldırılması ve toplumsal adaletin sağlanması gerçekleştirilmiş olur. Antikçağdan beri görülen insanlık ülküsü, ilk belirgin örneğini Cicero'nun tinsel kültür "cultura animi" özleminde verir; Doğuşçağında (Renaissance) sonra da yeniçağda doruğuna erişir: özellikle Herder, Schiller ve W. von Humboldt insanda insanlığın gelişmesini; insanın ruhsal ve tinsel yetilerinin (duygu ve us yetilerinin) uyumlu bir biçimde geliştirilmesini insanın son ereği olarak sayarlar.